Kreşendo

Sovyet Cazının Taçsız Kralı: Alexander Naumovich Tsfasman

Cengiz Kılçer

Görmezden gelinen Sovyet cazının tarihi 1920’li yılların başında, daha doğrusu Moskova’da ilk Sovyet caz topluluğunun ya da o zamanki adıyla “caz bandosunun” kurulduğu 1922 yılından itibaren başlar. Rusya’nın ilk caz orkestrası, fütürist şair, Dadaist, çevirmen, dansçı ve tiyatro adamı Valentin Parnakh (1891-1951) tarafından 1922 yılında Moskova’da kuruldu. İlk konser 1 Ekim 1922’de gerçekleşti. Bu orkestra daha sonra büyük tiyatro yönetmeni Vsevolod Meyerhold tarafından caz seslerinin “Batı gerçekliğini” temsil edeceği oyunlarından birinde kullanıldı. Orkestrada piyano, saksafon, klarnet, trombon ve davullar vardı.

Ancak aynı dönemde ABD’de de cazın çok farklı nedenlerden ötürü kendini göstermesi için büyük bir mücadele veriliyordu. Amerika’da 1920’lerde ebeveyn grupları ve pek çok din adamı, caz ve blues’un baştan çıkarıcı, yıkıcı gücünden yakınıyordu. Her ne denli caz, 1900’lü yıllarda daha genç ve daha ilerici kesim tarafından geniş çapta takdir edilse de, bazı ciddi tepkilerle de karşı karşıya kaldı. Aynı zamanda, bu kadar serbestçe akan bir sanat formunun tehlikeli olduğuna ve insanların kendi kişisel özgürlüklerini ifade etmelerine yol açabileceğine inanan bazıları tarafından da “şeytanın müziği” olarak adlandırıldı. Cazın popülaritesi arttıkça ‘şeytanın müziğini’ sansürlemeye yönelik kampanyalar da arttı.

1920’lerin başında, caz müziği neredeyse sadece Afrikalı-Amerikalı müzisyenler tarafından çalındığı için “siyahların müziği” olarak görülüyordu. Caz müziği Güney’deki Afrikalı-Amerikalı müzisyenlerin sesleriyle ortaya çıktı, ancak kısa sürede Kuzey’in genişleyen metropollerinde son derece popüler bir tür haline geldi. 1920’lerde birçok Güneyli caz müzisyeni, büyük şehirlerin şöhret ve refahından yararlanmak umuduyla Chicago ve New York gibi Kuzey şehirlerine taşındı. Erken dönem caz Güney’de destekleyici bir beyaz dinleyici kitlesi bulmakta başarısız oldu, çünkü ayrımcılık ve ırkçılık Güney’in erken dönem caz endüstrisinde çok köklüydü. Kuzeye kayış caz müzisyenlerini ırk ayrımcılığının hâlâ yaygın olmasına rağmen Güney’deki kadar şiddetli ve kalıcı olmadığı şehirlere taşıdı. Caz müzisyenleri Chicago ve New York’un beyaz bölgelerinde ırkçı ve ayrımcı uygulamalarla karşılaşmaya devam etse de, bu şehirler siyah müzisyenlere gerçekten saygı görme şansının verildiği ilk yerlerdi.

Yine o yıllarda Ford Motor Şirketi’nin kurucusu kapitalist Henry Ford’a göre popüler müzik Yahudi tekelindedir. Caz ise bir Yahudi eseridir. Vıcık vıcık bir özensizliğin, sarhoşluğun, sinsice bir telkinin, ahlaksız bir duygusallığın değişken notaları Yahudi kökenlidir. Abuk subuk konuşmalar, ilkel ciyaklamalar, yellenmeler, gıcırtılar ve geçici aşkın ilkel arzuları birkaç ateşli notayla gizlenir.

Hatırlatalım. Henry Ford anti-sovyetik ve antikomünisttir; onun için Yahudilikle Bolşevizm bir ve aynı şeydir. Ford şunları yazıyor: Moskova, Lenin-Troçki hükümetinin amacının Dünya Devrimi olduğunu defalarca ifade etmiştir. Diğer ülkelerde Bolşevik fikirleri yaymak için gösterilen çabanın onda biri Rusya’yı yönetmek ve beslemek için gösterilmiş olsaydı, Rusya bugün daha az mutsuz bir durumda olabilirdi. Propaganda, Bolşeviklerin ustalaştığı yegâne sanattır (Ford, 1921, ss. 65-110). Ford’un en büyük korkusu Bolşevizmdi. Bolşevizmin işçileri etkilemesi ve sendikaların kurulması fikri Ford’un kendi işçileri üzerindeki kontrolünü kaybedebileceği tehdidini hissetmesine neden olmuştur.

**

Sovyetlerde de eleştirmenler ve profesyonel müzisyenler arasında bu yeni müzik fenomeni hakkındaki tartışmalar uzun süre azalmadı. Rusya’da caz bir süre eleştirildi: Alışılmadık müzik, dinleyiciler tarafından pek beğenilmedi ve “şüpheli” olarak adlandırıldı. Maksim Gorki bu türe büyük eleştirilerle saldırdı. Ona göre bu Batı müziği “zor algılanabilen ritimlere sahip çılgın melodilerden oluşan orkestraları dinlemeyi seven, iyi beslenmiş burjuvazinin müziğinden” başka bir şey değildi. 1936 yılında popüler iki Rus gazetesi, Pravda ve Isvestiya, caz konusunda şiddetli bir tartışmaya girişti. Bu tartışmada söz konusu olan, cazın esasen çökmekte olan bir burjuva fenomeni mi olduğu yoksa proleter caz diye bir şeyin var olup olamayacağıydı. Toplamda en az 19 polemik makalesi bu konuya ayrılmıştı. Son aşamada Stalin tartışmaya müdahale etti ve Pravda’nın editörüne yazdığı bir mektupta, caz hakkında yazmayı derhal bırakmasını ve bir daha asla başlamamasını istedi (Schlögel, 2012, s. 434).

Gelelim asıl konumuza, Sovyet caz müziğinin öncülerinden Alexander Naumovich Tsfasman’a. Tsfasman, 14 Aralık 1906’da Aleksandrovsk kasabasında bir berber ailesine doğdu. Alexander 7 yaşından itibaren keman ve piyano eğitimi aldı ve 12 yaşında Nizhny Novgorod’daki müzik teknik okulunun piyano bölümüne girdi. Moskova Konservatuarı piyano bölümünde Profesör F.M. Blumenfeld’in sınıfında eğitimine devam ettikten sonra caz ile tanıştı. 1924 yılında büyük başarı kazanan bir dizi dans parçası yazdı. 1926 yılının sonunda Alexander Tsfasman Moskova’daki ilk profesyonel caz grubu olan “AMA-jazz “ı kurdu. Yeni grup, müzisyenler tarafından tanınmanın en yüksek işareti olarak kabul edilen Hermitage bahçesindeki sahnede çalmaya hemen davet edildi. Tsfasman bu orkestra ile Hermitage Bahçesi’nin yanı sıra büyük restoranların sahnelerinde ve büyük sinemaların fuayelerinde sahne aldı.

1927 yılının sonunda Alexander Tsfasman’ın orkestrası radyoda caz müziği icra etti. Bu, SSCB’deki ilk caz radyo programıydı. Kısa bir süre sonra, grup, ilk Sovyet caz gramofon kayıtları arasında yer alan plak kayıtlarını yaptı.
Alexander Naumovich orkestral cazın gelişimini yakından takip etti ve Batılı caz müzisyenlerinin başarılarını inceledi. İlk başta Harry Roy ve Henry Hall’un orkestralarıyla ilgilendi. Swing tarzının yaygınlaşmasıyla birlikte Tsfasman, Benny Goodman’ın orkestrasına özel ilgi gösterdi. Ama elbette hayatının idolü Duke Ellington’du.
Bir caz piyanisti olarak Alexander Tsfasman kimseyi taklit etmedi. Repertuvarının neredeyse tamamı dans melodilerinden oluşuyordu ve Tsfasman’ın düzenlemesinde seslendirilen parçalarda Amerikan yeniliklerinin yerini giderek kendi besteleri almaya başladı. Hemen tanınabilen, kendine özgü piyano stilini geliştirmeyi başardı. Ayırt edici özellikleri enerji ve tonun erkeksiliği, renkli ses paleti, telkâri tekniği ve elastik ritimdir. Tsfasman’ın yeteneği, A. Goldenweiser, K. Igumnov, G. Neuhaus, D. Shostakovich gibi seçkin müzisyenlerin hayranlığını uyandırdı.
1937 yılında orkestrası tarafından gerçekleştirilen 4 kayıt vardır. Bunlar Tsfasman’ın “On a Long Way Away”, “On the Seashore” ve “Unsuccessful Date” adlı eserlerinin yanı sıra “Parting” adı altında yayınlanan ve daha çok “Tired Sun” olarak bilinen ünlü Polonya tangosu “Last Sunday “in bir yorumudur. Bu kayıtların üçünde vokal kısmı, Tsfasman’ın cazının düzenli solistlerinden biri olan ve her zaman dinleyicilerin kalbini kazanan, ince lirik yeteneğe sahip bir şarkıcı olan Pavel Mikhailov tarafından icra edildi. Bu kayıtları enstrümantal parçaların yer aldığı plaklar izledi: “Sounds of Jazz”, “Fox Krakowiak”, “O’ Kay”, “Merry Walk”, “Last Summer Day”, “I’m Sad Without You”, “I Love to Dance” ve lirik şarkılar “How Can I Forget”, “You’re Not Here”, “I’m Not Saying Goodbye”, “Accidental Meeting”.
Grubundaki yoğun çalışmalara rağmen Alexander Tsfasman piyanist olarak solo programlar gerçekleştirmeye devam etti. Piyanistlik ve bestecilik Alexander Tsfasman’ın sanatında birleşmiştir. Yarattığı eserlerin ezici çoğunluğu piyano için tasarlanmış ve daha sonra caz orkestrası için düzenlenmiştir. Bunlar çoğunlukla danslar, şarkılar, fanteziler ve popüler melodilerin düzenlemeleridir. Yine Tsfasman’ın daha büyük formda eserleri de vardır. Bunlar arasında orkestra için Roth Front Bale Süiti (1931), piyano ve caz orkestrası için bir konçerto (1941) ve piyano ve senfoni orkestrası için bir konçerto (1956) sayılabilir. Alexander Tsfasman ayrıca tiyatro prodüksiyonları ve filmler için de çok sayıda müzik yazmıştır.

1939 yılında Tsfasman’ın orkestrası Sovyet All-Union Radyosu’nda çalışmak üzere davet edildi ve bir yıl öncesinde gelen Alexander Varlamov’dan bayrağı devraldı. Aynı yıl Tsfasman’ın grubu “I’m Waiting for a Letter”, “No One Will Replace You”, “Anna”, “Memories”, “Boat”, “No Return”, “A Boy from the South”, “Moonlit Evening”, “A Date with My Beloved” ve “I’m in a Good Mood” gibi minyatürleri kaydetti. 1946’ya kadar grubu All-Union Radio Committee’nin (All-Union Radyo Komitesi Caz Orkestrası) kadrolu caz orkestrası oldu. Bu, müzisyenin ve grubunun yaratıcı biyografisinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bir yandan Sovyet caz müziği radyoda düzenli olarak ülkenin her köşesinde duyuldu, diğer yandan Alexander Tsfasman’ın orkestrası All-Union Radyo Komitesi’nin A.Kleshcheva, K.Novikova, K.Malakhov, A.Pogodin gibi birçok solistini programlara davet etmeye başladı.

1939’da ilk Sovyet caz televizyon programı gerçekleşti. Tsfasman’ın orkestrası bu programda sahne aldı.
Alman faşist orduları Sovyetlere saldırdığı zaman henüz savaşın ikinci gününde Merkez Sanatçılar Komitesi genel kurulunda kabul edilen özel bir çağrıda şöyle deniyordu: “Kızıl Ordumuzun ve Donanmamızın birliklerinin bulunduğu her yerde, sanatçılar cephe hayatını askerlerle paylaşacaklar.” Büyük Yurtseverlik Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Alexander Tsfasman, çalışmalarında neredeyse tüm dikkatini askeri temalara ayırdı ve işgalcilere karşı mücadeleye mümkün olan katkıyı yaptı. 1942’de Tsfasman ve orkestrası bir bütün olarak Merkez Cepheye gitti. Bir besteci olarak “Genç Denizciler”, “Neşeli Tankçı”, “Aşkım” ve diğerleri gibi popüler, moral yükselten şarkılar yazdı.
Tsfasman’ın daha sonraki yaratıcı kaderi de ayrılmaz bir şekilde cazla bağlantılıydı. Savaştan sonra caz müziği tarzının kökten değişmesine rağmen, Tsfasman kendine sadık kaldı ve savaş sonrası dönemdeki eserleri de dinleyicilerin kalbini kazandı. Nitekim besteci Andrei Eshpai, Tsfasman hakkında şunları söylemiştir: “Onun tükenmez enerjisi, yaratıcı buluşları ve yaratıcılığı beni her zaman büyülemiştir. Ve Tsfasman her zaman Tsfasman olarak kalıyor, kimseye benzemeyen bir icracı, orijinal bir icracı. Bu büyük bir kültürün, parlak bir işçiliğin ve sanat tutkusunun sonucudur”.

Dimitri Şostakoviç, 1951 yılında Tsfasman’a şöyle yazmıştı: “Size büyük bir istekle yazıyorum. “1919’un Unutulmaz Yılı” tablosu için bir tür piyano konçertosu yazdım. Sizin için zor olmayacaktır. Ben kendim çalamam. Lütfen reddetmeyin ve çalın. Tekrar ediyorum: sizin için zor olmayacak”.

Alexander, mükemmel çaldı ve Şostakoviç çok memnun kaldı. Aradan biraz zaman geçti ve Tsfasman’ı bu kez orkestra şefi olarak “Elba’da Buluşma” filmi için birkaç parça kaydetmesi için tekrar davet etti. Müzik büyük bir caz orkestrası tarafından icra edilecekti.

Tsfasman şunları hatırlıyordu: “Dmitri Dmitrieviç’in evine gidiyordum ve itiraf etmeliyim ki güçlü şüphelerim vardı. Şostakoviç ve caz, ne gibi ortak noktaları olabilir ki? Ama partisyona bakar bakmaz şüphelerim yok oldu. Keskin, iddialı müzik, kusursuz bir stil, ilginç tını bulguları – bu, stilizasyona dair hiçbir ipucu içermeyen gerçek bir cazdı. Dmitri Dmitrieviç bana müziği yazmadan önce uzun süre Sovyet ve yabancı caz kayıtlarını dinlediğini ve birçok şeyi sezgisel olarak fark ettiğini söyledi. Şostakoviç’i tanımak, müziğiyle temas kurmak benim için kaderin bir hediyesiydi”(Медведев & Медведева, 1987, s. 340).

Tsfasman 1957’den itibaren Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Onurlu Sanatçısıydı. Sovyet cazının öncülerinden A.N. Tsfasman 20 Şubat 1971’de hayatını kaybetti.

Alexander Naumovich Tsfasman’ın besteleri şuradan dinlenebilir: https://www.youtube.com/watch?v=ytQTTh2rGpM&t=207s

Kaynaklar
Ford, H. (1921). Jewish Influences in American Life: C. Volume III. The Dearborn Publishing Co.
Schlögel, K. (2012). Moscow 1937. Polity Press.
Медведев, A., & Медведева, O. (1987). Советский джаз. Проблемы. События. Мастера. Сов. композитор.

Comments are closed.

0 %