Dosya

Nasıl bir DİSK?

Kemal Parlak

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türkiye işçi sınıfı mücadele tarihinin en önemli oluşumudur. DİSK’in önemine vurgu yapılırken, herkesin söylediği, vurguladığı bugünkü DİSK’in eski DİSK olmadığı. Bu farkı görebilmek için, DİSK’in kuruluş koşullarına, sürecine ve tarihine bakmak gerekir.

Dünyanın üçte birinin sosyalizmle yönetildiği, geri kalan kısmında da sosyalist hareketlerin ve sınıf hareketinin yükseldiği, ülkemizde de 1. TİP’in ve sosyalist hareketlerin kitleselleştiği, devrim stratejilerinin tartışıldığı tarihsel bir süreçte DİSK kuruldu. 

DİSK, 1961 Saraçhane mitingi, Kavel direnişi, Kozlu direnişi ve olayları, Singer direnişi, Paşabahçe grevi ve daha bir dizi işçi eylemleri ve direnişi sürecinde kuruldu.

Türk-İş içerisinde sınıf sendikacılığını savunanlarla yönetimdeki anlayış arasında 1950’lerden itibaren var olan uyumsuzluk Paşabahçe greviyle beraber kırılmış oldu. 31 Ocak 1966’da Paşabahçe grevi başladı, 7-14 Mart’ta Türk-İş genel kurulu yapıldı ve solcu sendikacılar hiçbir kurula alınmadı, hatta konuşmalarına müdahale edildi. Türk-İş yönetimi Paşabahçe patronuyla protokol imzaladı, işçiler ve Kristal İş Sendikası bu protokolü kabul etmeyip greve devam ettiler. 28 Mart’ta Türk-İş işçilerin grevi derhal sonlandırmasını istedi, işçiler greve devamda ısrarcıydılar. Bunun üzerine Maden-İş, Petrol-İş, Basın-İş, Tez Büro-İş sendikaları Paşabahçe grevini destekleme komitesini kurdular. Türk-İş yönetimiyle araları iyice açılan bu sendikalar, 15 Temmuz 1966’da Sendikalar Arası Dayanışma Anlaşması (SADA) imzaladılar. 14 Ocak 1967’de toplanan sendikalar ortak bir bildiriyle yeni bir konfederasyon kuracaklarını resmen ilan ettiler. 13 Şubat 1967’de de DİSK kuruldu.

DİSK, yandaş, sarı, işbirlikçi sendikal anlayışa karşı sınıf sendikacılığını savunarak kuruldu.

DİSK, Türk-İş’ten Ayrılma Hakkında Rapor’da “Türk İş hangi iktidar iş başında ise, onu paralelinde bir yol izlemeyi kendisi için baş ilke saymış…” demektedir. Türk İş’in grevleri engellediği, sermayeye hizmet ettiği raporda yazılırken 7. maddede “Türk İş milli bir kuruluş olmaktan çıkmış. Amerikan yardımlarıyla ayakta kalan bir kuruluş olmuştur. Örnek: Türk İş 1 Ocak 1964’ten 31 Aralık 1965’e kadarki iki yıllık süre içinde düzenlediği bütçe toplamı 9.182.783.71 liradır. Bütçenin gelir bölümünde üye aidatı sadece. 1.948.029.80 liradır. Geri kalanı Amerikan yardımıdır.’’ ifadeleri yer almaktadır. Yine aynı raporun 8. maddesine göre ise Türk İş bünyesinde çalışanların 32’sinin maaşını Türk İş, 33’ünün maaşını ise ABD’li AID ödemektedir.

Kuruluş bildirgesinde ise 1. başlık işçi sınıfının devrimci gücü olarak belirtilmiş olup “Onun için işçilerin devrimci bir öz kazanması gereklidir.” denilmektedir.

Tüzüğün 3. maddesinin ç bendinde şöyle denilmektedir. ’’İşçi sınıfının devrimci bir niteliğe erişmesi ve bilinçlenmesi ancak yurt ve dünya olaylarının emekçiler açısından ve bilimsel yoldan değerlendirmesine bağlıdır’’

DİSK, işçi sınıfının gerçek kurtuluşunun sosyalizmde olduğu bilinciyle kurulmuştur.

Kuruluş bildirisinde ’’Bütün gücünü işçi sınıfının bilincinden alan bizler, kapitalist yoldan kalkınmak isteyenlerin uyguladıkları sistemden gelen sosyal dengesizlik ve çalkantılara boyun eğmeyecek, kapitalist olmayan yoldan, yani emekten yana bir kalkınma planının uygulanması ile kalkınmak için uyarıcı çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz” derken; 3. Kongrede ’’…DİSK’in temsil tam bağımsızlık doğrultusunda ve onu sosyalizmi kurmaya varan çizgide elde edilecek ortak başarılara ve alınacak mesafeye bağlıdır” denilmekte, yine aynı kongre belgelerinde “Türkiye’de sosyalizm işçilerin, köylülerin, emekçilerin kuracakları düzenin adıdır.” ibareleri yer almaktadır. Ve aynı kongrede ’’...Ki bunlar asıl amacımızın sosyalizme geçmek olduğunu bilmektedirler.’’ Yine aynı kongre raporunda: ’’sosyalizmin tek kurtuluş yolu olduğunu anlatmak işçi sınıfının bilinçlenmiş öncülerine düşer’’ denilmektedir.

13-14-15 Şubat 1970 tarihinde toplanan 3. Kongre, dönemin tartışmalarını da değerlendirmiş ve MDD-SD tartışmalarında açıkça sosyalist devrimden bahsetmiştir. Kongrede şunlar denilmişti: “Bunlar Türkiye’nin önündeki devrimin sosyalist devrim değil demokratik devrim olduğunu savunmakta ve ’Sosyalist Türkiye’ diyenlere sağcılardan daha çok çatmaktadırlar. Aralarında birkaç defa bölünen bu gruptakilere göre emperyalizmden kurtulmak için önce tam bağımsızlıktan yana olanlarla geniş bir cephe kurmak zorunludur…

Ne var ki emperyalizmin ortaklarını ad ad saymaya kalktığımız vakit milli burjuvazinin olmadığını görürüz. Emperyalizmin ortakları, büyük ithalatçılardır, montaj endüstrisinin sermayedarlarıdır, sanayicilerdir, toprak ağalarıdır, devlet yönetimi geleneği olan bürokrasinin Amerikancı kesimidir.

Bunlar kapitalist yolda kalmada çıkarları olan ve bu nedenle emperyalizmle çıkar ortaklığı kuranlardır. Şimdi bunlardan hangileriyle emperyalizme karşı demokratik devrimi gerçekleştirmek için ittifak kurabiliriz? Hangileriyle geniş cephe kurabiliriz? Ki bunlar bizim asıl amacımızın sosyalizme geçmek olduğunu bilmektedirler. Bunlardan hangisi asıl amaçları sosyalizme geçmek ve sömürüye son vermek olan bir düzenden yana olurlar? ‘’

DİSK Tüzüğü’nün 3.a) maddesinde şöyle denilmektedir: “İşçi sınıfının sorunları tam bağımsızlığa kavuşmuş toplumcu bir düzende çözümlenir. Bunun ekonomik alanda birinci adımı, emekten yana, emekçilerin yönetim ve denetimine doğrudan doğruya katıldığı planlı bir devletçilik sistemidir. “

DİSK, anti-emperyalist ve anti-kapitalist ilkelerle kuruldu.

DİSK, Türk-İş’ten Ayrılma Hakkında Rapor’da Türk-İş’i emperyalistlerle işbirliği yapmakla eleştirirken, kuruluş bildirgesinde “Emperyalizmin, devletimizin ve milletimizin hayatına yeniden kastetme çabalarının arttığını ve bir avuç aracının, kapkaççının ve sömürücünün bu çabalara katıldığını gören bizler, Büyük Atatürk’ün daha 1921’de ilan ettiği gibi ‘bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı’ savaşmaya ant içmiş sendikacılarız” şeklinde ifade yer alır.

DİSK, sınıf mücadelesinin toplumsallaşmasıyla başarıya ulaşacağı bilinciyle kuruldu.

DİSK, kuruluş bildirgesinde “İşçi Sınıfının Devrimci Gücü” başlıklı ilkesinin hemen ardından, “Beslenme Devrimi”, “Barınmada Devrim”, “Sağlıkta Devrim”, “Eğitimde Devrim”, “Çalışmada Devrim”, “Milli Gelirde Devrim”, “Vergide Devrim”, “İşçi Ücretlerinde Devrim”, “Borçtan Kurtulma İçin Devrim”, “Teşkilatlanmada Devrim” ilkelerini yazarak, işçi sınıfı sorunlarının ancak toplumsal mücadelenin bir parçası haline getirerek çözülebileceğini ifade eder. İşçi sınıfının bütün toplumun temsiliyetini üstlenmesi gerektiği de belirtilir.

DİSK, sınıf mücadelesinin sürekliliği ve sınıfın birliğinin politik bir zeminde sağlanacağı bilinciyle kuruldu.

DİSK, kuruluş bildirgesinin girişinde 1872 Tersane grevlerini, 1808-1809 örgütlenmelerini ve 1946 sendikacılığının devamı olduğunu vurgularken, yine bildirgede “Kendi tarihimizin derinliklerinden ve dünya işçilerinin mücadele deneylerinden yararlanarak, sosyal adalet içinde hızla kalkınmayı, işçi sınıfının devlet yönetiminin her kesiminde söz ve karar sahibi olması…” denilmektedir.

Gerek kuruluş bildirgesinde, gerekse tüzük ve kongre belgelerinde DİSK, sınıfın birliğinin politik bir zeminde sağlanacağını vurgulamaktadır.

DİSK, hızla, direnişlerle işçilerin onurlu mücadele merkezi oldu.

DİSK, eylem ve direnişler üzerinde kuruldu ve kurulduğu gibi işçilerin hak arama ve işyerlerindeki patronların işçilere karşı kötü davranmaları sonucunda da direnişlerle büyüdü. Ekonomik taleplerin dışında, üst arama, yemekhane ve soyunma odalarındaki gayri insani koşullara karşı da direnişler oldu. Derby, Singer, Türk Demir Döküm, Horoz Çivi, Rabak, Gamak, Midiltipi bu direnişlerden bazılarıdır.

DİSK, gericiliğe karşı mücadeleyi sınıf mücadelesinin bir parçası olarak görüyordu.

Hızla yükselen sınıf mücadelesiyle birlikte toplumun diğer kesimlerinde de devrimci mücadele keskinleşiyordu. 1968 gençlik hareketi ve üniversite işgallerinin yanı sıra TİP mecliste başarılı bir muhalefet sergiliyordu. DİSK, TİP’in mecliste verdiği mücadele sonucu, TİP’li vekillere yönelik saldırılar ve yükselen gençlik hareketiyle dayanışma içerisindeydi. Gençlik örgütleriyle birlikte uyanış mitingleri düzenlendi. DİSK bu mitinglerde, Milli Direniş ve Milli Cephe çağrılarında bulundu. 16 Şubat 1969 Pazar günü DİSK’e bağlı sendika üyelerinin de katıldığı 6. Filo protesto mitingine gericiler saldırdı, saldırı sonucu iki yurttaş öldürüldü. DİSK bu saldırıyı gerici bir ayaklanma olarak nitelendirdi. İstanbul valisinin istifasını isteyen DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler ‘’ 16 Şubat irticaın hortlaması, iktidarın yüz karasıdır ‘’ diye açıkladı. DİSK aynı zamanda yükselen öğretmen hareketiyle de dayanışma içerisinde bulunmuştur.

Gelişen toplumsal mücadeleyi durdurma ve DİSK’i etkisizleştirme girişimi ve 15-16 Haziran

Gelişen toplumsal mücadeleyi durdurmak ve DİSK’i etkisizleştirmek için Türkiye burjuvazisi çeşitli adımlar atmaya zorlanmıştı. 1969 seçimlerinde seçim yasası değiştirilerek Milli Bakiye Sistemi kaldırıldı, 1969 seçimlerinde 1965 seçimlerine göre daha fazla oy alan TİP’in vekil sayısı 15’ten 3’e düşmüştü.

DİSK’in kuruluşundan itibaren hem kuruluş bildirgesi hem tüzüğü hem de kongre kararları sermaye sınıfı ve iktidarıyla birlikte yandaş sendikaları da rahatsız ediyordu. Bunun yanı sıra DİSK hızla büyüyor ve sınıf mücadelesinin merkezi oluyordu. 1969’da Türk İş’e bağlı Genel İş Sendikası’nın başkanı ve aynı zamanda CHP milletvekili Abdullah Baştürk (Bu kişiden, yazının ilerleyen kısımlarında ve DİSK’in tarihsel kırılmalarındaki rolüyle bahsedeceğiz) ilk yasa tasarısını hazırladı. Abdullah Baştürk ve CHP’li dört milletvekili arkadaşının hazırladığı tasarıda 1/3 baraj sistemi vardı, daha sonra birleştirilen ve yasalaştırılan tasarı DİSK’i etkisizleştirmenin ana omurgasını oluşturuyordu. Çalışma bakanı Seyfi Öztürk 11-16 Mayıs 1970 tarihlerinde Erzurum’da toplanan Türk İş’in 8. Kongresinde “Çok yakında DİSK’in çanına ot tıkayacağız” demişti. Baştürk’ün girişiminden sonra Demirel hükümeti Türk İş’in görüşünü alarak ayrı bir yasa tasarısı oluşturdu ve sonra birleştirilerek meclise sunuldu. Baştürk oluşturulan ortak tasarının da komisyon üyesiydi. DİSK’in bütün girişimlerine rağmen tasarı 11 Haziran’da meclis gündemine geldi. 14 Haziran’da DİSK yönetimi Merter’de işyeri temsilcileriyle toplandı ve direniş kararı aldı. 15 Haziran’da şalterler durdu ve tarihin en büyük iş kalkışması başladı, işleri durduran yüz binlerce işçi sokağa çıktı. Bu eylemler DİSK’e sahip çıkılarak yapılsa da aynı zamanda politik bir eylem ve doğrudan sermaye sınıfına karşı bir eylemdi. Ve en önemli yanı işçi sınıfının bir özne olduğunu göstermişti. İki günlük eylemler sonucunda Kadıköy’de 3 tane işçi polis kurşunlarıyla yaşamını yitirdi. Mecliste yapılan oylamada 4 milletvekilinin dışındaki (TİP 1, GP 2, CHP 1) CHP ve AP’li milletvekillerin oylarıyla tasarı kabul edildi. Yaşanan toplumsal olaylardan sonra ise Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.

1971-1975 Sınıf Mücadelesinde Hazırlık Dönemi

Gelişen toplumsal olayları durdurmak için 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası oldu. Muhtıraya solcuların yanı sıra DİSK de destek verdi ve muhtırayı destekleyen bir bildiri yayınladı. Toplumsal algıda ordunun ilerici bir hamle yapacağı beklentisi vardı. Ancak kısa sürede darbenin gerici karakteri ortaya çıktı, devrimciler katledildi ve toplumsal gelişmeler baskı altına alındı.

1971-1975 dönemi sessiz bir dönemdi ve yeni sendikaların katıldığı bir hazırlık dönemi oldu.

1971 muhtırasının etkisi kısa sürdü. 1974’te yeni yasal sosyalist partiler kuruldu, 1973 TKP Atılımı gerçekleşti ve sınıfsal mücadele yeni bir atılımın eşiğine geldi.

1975 5. Kongre ve Yeniden Yükseliş

21-24 Mayıs 1975 tarihlerinde toplanan DİSK’in 5. Genel Kurulu yeni bir dönemi işaret ediyordu. Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkeler dahil birçok ülkeden kalabalık bir heyet kongreye katıldı. Sınıf sendikacılığını savunan ekip yönetimde ağırlık kazandı ve kurucu genel sekreter İbrahim Güzelce yeniden genel sekreterliğe seçildi. Kongrede sağ kanatla sınıf sendikacılığı arasında gerginlikler yaşandı ve Kemal Nebioğlu divan başkanlığını bırakmak zorunda kaldı.

DİSK’in Görkemli Yılı 1976: Güzelce’nin Ölümü, 1 Mayıs, DGM Direnişi

  1. Kongrede yeniden genel sekreterliğe getirilen İbrahim Güzelce 11 Kasım 1976’da yaşamını yitirdi. 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına önemli katkıları olan Güzelce’nin cenazesine on binlerce işçi katıldı.
  2. Kongrede yönetime gelen ekip, keskinleşen sınıf mücadelesine göre kararlar alıyordu. 1925’ten sonra ilk kez 1 Mayıs meydanlarda kutlama kararı alındı. Taksim Meydanı’nda kutlanacak olan 1 Mayıs için büyük hazırlıklar yapıldı, kortej güvenliği için bir gün önceden önlemler alındı ve meydan çevresinde güvenlik görevlileri geceden yerleştirildi. 1 Mayıs günü yüz binlerce işçi Taksim Meydanı’nda buluşup taleplerini haykırdı. Meydanın her yanında “TKP’ye Özgürlük” dövizleri de açıldı. Tarihin en görkemli 1 Mayıs’ı yaşandı.

Süleyman Demirel hükümeti, yükselen sınıf ve devrimci hareketi baskılamak amacıyla Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) yasa tasarısını meclise sundu. DİSK, bu tasarıya kamuoyuna uzun bir bildiriyle karşı olduğunu açıkladı. Yaptığı “DGM’ler işçi sınıfının sendikal, siyasal ve düşünsel mücadelesini hedef alıyor” uyarısıyla mitingler düzenledi. Tasarı mecliste görüşüldüğünde 16 Eylül 1976’da DİSK’in çağrısıyla yüz binlerce işçi genel yas adı altında iş bırakarak direnişe geçti. Direniş zaferle sonuçlandı ve DGM yasası tamamen geri çekildi.

1977 Taksim provokasyonu ve DİSK’te tasfiye yılı

Sınıf mücadelesinin keskinleştiği 1976 1 Mayıs’ı, DGM direnişi başta olmak üzere bir dizi direniş ve eylem burjuvaziyi ve emperyalist güçleri korkutuyordu. 1 Mayıs hazırlıkları sürerken provokasyon işaretleri de verilmeye başlanmıştı. Sağ basın ve bazı Maoist gruplar 1 Mayıs yaklaşırken gerilimi artırıyordu. 1 Mayıs günü yüz binlerce işçi Taksim Meydanı’na yürüdü, Kemal Türkler kürsüde konuşurken provokasyon gerçekleşti, panzerler meydandaki kalabalık üzerine sürüldü, 34 yurttaş kurşunlarla ve ezilerek öldürüldü, tarihe kanlı 1 Mayıs olarak geçti.

Maden İş Sendikası ile MESS arasında süren toplu iş sözleşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanınca önce fabrikada sonra yenileri eklenince 50 fabrikada on binlerce işçi greve çıktı. MESS, yayınlarında grevlerin ideolojik olduğunu yazıp TKP’yi suçluyordu. 1976’da Güzelce’nin cenaze töreni, 1 Mayıs, DGM direnişini TKP’nin yaptırdığını ve grevleri de TKP’nin kararıyla yapıldığını yazıyordu. MESS açıkça 1977 sonunda yapılacak olan DİSK genel kurulunu işaret ediyor, genel kurulda değişiklik olacağını yazıyordu. Büyük grevi suçlayanlar yalnız MESS değildi, sol çevrelerde, bazı ‘aydın’lar da grevlere ve TKP’ye saldırıyorlardı, MESS’le olan bu ittifak kendini 1977 sonundaki genel kurulda da gösterdi.

22-28 Aralık 1977’de DİSK’in 6. Kongresi toplandı. Temmuz ayında Kemal Türkler’in Ulusal Demokratik Cephe çağrısı konfederasyon içerisinde gerilimi artırmıştı, DİSK’e yönelik operasyon kongre öncesindeki hazırlıklarla görülüyordu. Operasyon CHP’lilere yaptırılıyordu, Bülent Ecevit ve Ali Topuz yönetiyordu. Kongrede Kemal Türkler başkanlığı kaybetti, Abdullah Baştürk DİSK genel başkanı oldu. 1970’te DİSK’i kapatmak için önerge veren yoğun çaba harcayan kişi şimdi genel başkan olmuştu.

  1. Kongreyle birlikte DİSK’te bir dönem kapanmıştı. Kongreden sonra gerilimler bitmedi. Kemal Türkler’in başkanı olduğu Maden-İş sendikası ile beraber Bay-Sen ve Bank-Sen bir yıllığına DİSK’ten ihraç edildiler. Sendikaların yanı sıra onlarca komünist sendikacı da DİSK’ten ihraç edildi. DİSK sihrini yitirmişti artık. 1980’de toplanan 7. Kongre ihraçları kaldırdı. 22 Temmuz 1980’de Kemal Türkler öldürüldü. 12 Eylül 1980’de faşist darbe yapıldı, DİSK kapatıldı. Kenan Evren darbe yapma gerekçelerini sayarken DİSK’i, 15-16 Haziran’ı, DGM direnişini de sayıyordu.

Yeni DİSK : 1992 sonrası

1980 darbesinin yasakladığı ve mal varlıklarına kayyım atadığı sendikalar 1992’de yasağın kalkmasıyla birlikte yeniden faaliyet göstermeye başladılar. Yeni dönemde sınıf hareketi geriye çekilmiş, sosyalist sistem çözülmüş, sınıf partileri likide edilmiş, liberalizmin her yere sirayet etmişti. Böyle bir süreçte DİSK yeniden faaliyetlerine başladı. Sınıf sendikacılığı yerini çağdaş sendikacılık, sosyal diyalog sendikacılığı gibi kavramlar almaya başladı.

Yeni DİSK sınıf sendikacılığını mı savunuyor mu?

Tarihsel DİSK, işbirlikçi sarı sendikacılıkla hesaplaşarak kurulurken, yeni DİSK içerisinde sınıf sendikacılığını savunanlar azınlıkta bulunmaktadır. DİSK’in genel kurullarını belirleyen ağırlığın sınıf sendikacılığıyla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı gibi, DİSK bünyesinde kötü sarı sendikacılık örnekleri de bulunmaktadır. En ileri sendikalarında bile sendika yöneticisi olmak kişisel ikballerine bağlayan, bir iki dönem daha yöneticilik yapayım ev aldım çocuğum okuyor anlayışı hakim olmuş bu anlayış ayıplanmamakta hatta hoş görülmektedir. Sendika yöneticiliğinde sınıf mücadelesi azmi ve birikimi asla ve asla aranmaktadır.

Yeni DİSK sosyalizmi savunuyor mu?

Tarihsel DİSK kurulurken tüzüğün 3. A) maddesinde açıkça sınıf iktidarını yazmış kongre kararlarında sosyalizm amaçlarını açıkça vurgularken, yeni DİSK 3. A maddesini değiştirdi. “İşçi sınıfının sorunları tam bağımsızlığa kavuşmuş toplumcu bir düzende çözümlenir. Bunun ekonomik alanda birinci adımı, emekten yana, emekçilerin yönetim ve denetimine doğrudan doğruya katıldığı planlı bir devletçilik sistemidir.” paragrafı kaldırılarak yerine “İşçi sınıfının hak ve çıkarlarının toplumcu, çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü temellere dayalı gerçek demokrasi ortamında kazanılıp geliştirilebileceğinin bilinci içinde, işçi sınıfı ve emekçi halka yönelik her türlü sömürü ve baskının ortadan kaldırılmasını,” şeklinde, liberal bir madde eklenmiştir.

Kimi DİSK yöneticileri yüksek sesle yaptıkları hamasete rağmen, konfederasyona bağlı sendikalarda tabanımızda sağcı işçilerde var bahanesiyle sosyalist kadrolar frenlenmiş, kimi yerlerde tasfiye edilmişlerdir.

İki dönem DİSK başkanlığı yapan biri sosyalizmle bağını tarihsel TİP’i kastederek “Babam da TİP üyesiydi” diyerek kuruyordu.

Sınıf siyasetinden uzaklaşan yeni DİSK, düzen partilerinin arka bahçesi haline getirilirken, kişisel ikballeri için başkanlık koltuğu meclise girme aracı olarak kullanıldı.

Yeni DİSK sosyalizm mücadelesinde uzaklaştıkça sınıf mücadelesinde de uzaklaşmaktadır. 15 Mart 2023’te toplanan DİSK başkanlar kurulu açıkladığı sonuç bildirgesinde Türkiye kapitalizminin restorasyon arayışlarının parçası olacağını, işçi sınıfı iktidarını hedef göstermek yerine demokratik sosyal bir cumhuriyet çağrısı yapılmaktadır. Demokratik Sosyal Cumhuriyet tezi sosyalizme karşı savunulan tam boy bir liberal tezdir. Otoriter başkanlık rejimine karşı çağrı yapılırken, başkanlık rejiminin Türkiye sermaye sınıfının ihtiyacı doğrultusunda oluştuğunu görmemezlikten gelerek, emekçi halkımıza yapılan saldırıların ve kötülüklerin sermaye sınıfının iktidarında adeta azade olduğunu ve sermaye sınıfını adata aklayarak otoriter başkanlık rejimine karşı demokrasi çağrısı yapılmakta. Aynı açıklamada gericilik ve laiklikle ilgili ise tek bir kelime bulunmamaktadır.

Yeni DİSK anti-emperyalist midir?

Tarihsel DİSK kurulurken Türk İş’e en büyük eleştirilerinden biri emperyalizmle olan bağı ve alınan para yardımlarıydı.

Yeni DİSK, Avrupa Birliği’nin doğrudan fonlarından ve başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri ve onların çeşitli vakıflarından para yardımı almaktadır. Bu yardımları almak için kendi bünyelerinde özel bürolar kurdukları gibi Avrupa’da yaşayanlar içerisinde fon temsilcileri oluşturmuşlardır. Bu yardımlar karşılığında AB ülkelerinde de katılımcıların olduğu sosyal diyalog sendikacılığı sempozyumları yapılmıştır.

Yeni DİSK toplumun geniş kesimlerinin sorunlarına duyarlı mı?

Tarihsel DİSK kuruluş bildirgesinde toplumun geniş kesimlerinin sorunlarını sınıfın sorunlarının bir parçası olarak kabul etmiş, kuruluş bildirgesinde uzunca yer vermiştir. Yeni DİSK’in, bugün toplumun başta gıda, barınma ve işsizlik sorunlarına yeteri kadar ilgisi olduğu söylenemez. Zaman zaman toplumsal sorunlara yönelik kimi talepleri, basın açıklamaları olsa da bu talepleri mücadele konusu yapabilecek bir karşılığı bulunmamaktadır.

Yeni DİSK sınıf mücadelesinin sürekliliğini temsil ediyor mu?

Yeni DİSK içinde sınıf mücadelesinin sürekliliğini temsil eden ve iddiayı taşıyan bazı sendikalar olsa da kongreleri belirleyen sendikaların sınıf mücadelesi temsiliyetiyle hiçbir ilgisi olmadığı gibi, başkanın da süreklilikle ilgili hiçbir bağı bulunmamaktadır. Tarihsel DİSK kurulurken 1972, 1908-1909 ve 1946 sendikacılığına vurgu yapmıştı. Yeni DİSK’in ağırlığı ise 1946 sendikacılığıyla hiçbir bağı olmadığı gibi 1946 sendikal anlayışına da karşıdır. Sınıf mücadelesinin sürekliliğinde kopukturlar. 

Yeni DİSK sınıfın birliğini temsil ediyor mu?

Tarihsel DİSK, sınıfın birliğini siyasal taleplerle sağlarken, yeni DİSK en geniş kesimleri bile kendi içinde çok parçalı ve birbirine benzemez hale getiriyor. Politik olarak birbirine karşıt olan bu gruplar bazen birleşiyorlar, ancak sınıf çıkarları için değil, koltuk çıkarları için, 2016’daki kongrede olduğu gibi.

Yeni DİSK gericiliğe ve milliyetçiliğe karşı mücadele ediyor mu?

Gericilik ve milliyetçilik sınıf mücadelesini engelleyen, burjuvazinin elinde sınıfı ideolojik olarak kuşatan önemli bir araçtır.

Yeni DİSK, gericilikle mücadeleyi bağlı sendikaların tabanlarında olduğu gereğiyle hakkıyla yapmamaktadır. Bu başlıkta düzen kurumları (DİSK, TİSK, TÜRK İŞ, TESK, TOBB’un oluşturduğu 5’li inisiyatif) ile birlikte 1998’de devletin restorasyonunun bir aparatı haline gelmiştir. Bu restorasyon sonucunda ise AKP yaratılmıştır.

Sınıf mücadelesinin önündeki en büyük engellerden biri olan milliyetçilik, DİSK ve bağlı sendikalarda adeta sempatiyle karşılanmaktadır. DİSK’in kurucu genel başkanı Kemal Türkler’i ve birçok işçi önderi ve devrimci aydını öldüren milliyetçi siyasal hareket, DİSK genel kurullarını belirleyen, başkanlarına onay veren durumdadır.

Tarihsel DİSK ile yeni DİSK farklı mı?

Bu yazıda, kısa notlar halinde tarihsel DİSK ile yeni DİSK arasındaki farkı anlatmaya çalıştık. Tarihsel DİSK, 1967-1978 dönemini kapsarken, yeni DİSK 6. Kongrede yapılan tasfiye ile başlamış olsa da, esas olarak 1992’de yeniden açıldıktan sonra kendine daha uygun zemin bulmuştur. Siyasal, örgütsel ve ideolojik likidasyonlar yaşandığı, liberalizmin sınıf hareketine sızdığı, sınıfın siyasal iddiasını kaybettiği ve geri çekildiği bir dönemde yeniden açılan yeni DİSK, bu zemine uygun olarak şekilsizleşmiştir. Azınlıkta da olsa sınıf sendikacılığını savunan ilerici unsurlar var olsa da, en kötü sarı sendikacılık ve mafyatik sendikalar da bulunmaktadır. DİSK kongrelerinde ilerici unsurlar azınlıkta kalmaktadır.

Siyasal zemindeki değişikliklerin yanı sıra üretim süreçlerinin bölünmesi, kimi mesleki grupların hızlıca proleterleşmesi ve hizmet sektörünün sayısal olarak ağırlık kazanmasıyla birlikte mevcut sendikal forumların bu değişikliğe yanıt verememesi sonucu sendikaların toplam içindeki üye sayılarının azlığı da eklenince DİSK’in diğer konfederasyonlardan farklı bir özelliği kalmamıştır ve işçi sınıfı için ayrıksı bir yanı bulunmamaktadır.

Sınıfın DİSK’e ihtiyacı var mı?

Bu soruya kesinlikle evet cevabı verilebilir, ancak tarif ettiğimiz şey yeni değil, tarihsel DİSK’e ihtiyaç var. Bunu derken arkaik geçmişe özenen ve belli bir tarihin fetişizmini yapmak için söylemiyoruz. 1967’de DİSK kurulurken açıkladığı ilkeleri ve programı, bugün işçi sınıfının ihtiyaç duyduğu ilkeler ve program olduğu için söylüyoruz.

İşçi sınıfının önemli sorunları bulunmaktadır: yoksulluk, işsizlik, iş cinayetleri ve tarihsel olarak kazandığı birçok hak da ellerinden alınmıştır. İşçi sınıfı bu sorunlarla mücadele etmiyor. Bunun nedeni bölünmüşlük, örgütsüzlük ve kuşatılmışlık. Bu verili durumu değiştirecek güçlü sınıf örgütlerine ihtiyaç vardır.

İşçi sınıfı kamu, özel, iş kolları, kadrolu taşeron, etnik, mezhepsel ve daha birçok faktörde bölünmüştür. Hatta son dönemlerde eğitimli kentli işçi ve prekarya gibi yeni kavramlarla bu bölünmüşlüklerine yenileri eklenmektedir. Kimi meslek gruplarının hızla işçileşmesi sonucu hızla genişleyen, sayısal olarak çoğalan işçi homojen değildir, talepleri ve ihtiyaçları farklıdır. Bu bağlamda işçi sınıfının birliği siyasal bir zeminde sağlanabilir. Siyasal iddiası olduğu zaman toplumsal bir sınıf ve tarihsel özne olabilir.

Üretim süreçlerinin bölünmesi ve sınıfa yeni katmanların katılmasıyla birlikte mevcut sendikal formlar sınıfın tamamını kapsayamamaktadır. Yeni örgütsel formlara ve kanallara ihtiyaç vardır.

İşçi sınıfının mücadelesinin önündeki en büyük engel, burjuva sınıfı tarafından kuşatılmadır. Bu kuşatılmaya karşı mücadele edilmelidir.

Sınıfın tarihsel çıkarlarını, yani sınıfın iktidarını savunamayan bir sendika başarıya ulaşamaz veya işçi sınıfı çıkarları için mücadele edemez. İşçi sınıfı siyasal iddiası olmadığı zaman ekonomik faaliyet içinde bulunan şekilsiz yığınlardır ancak. Siyasal bir iddia ve taleple mücadeleye başladığında ise hem tarihi değiştiren özne konumuna geçer hem de güncel hak ve taleplerini gerçekleştirir. İşçi sınıfı tarih sahnesine çıktığında bu yana siyasal iddiayla mücadele ettiği zaman güncel kazanımlar elde etti, siyasal iddiasından vazgeçtiğinde ise mevcut kazanımlarını da kaybettiği tarih bize gösteriyor. Tarihsel DİSK’i ayırt eden şey, bu siyasal talepleridir ki, bugün işçi sınıfının buna ihtiyacı vardır.

Türkiye işçi sınıfı, ekonomik çıkarlarıyla politik çıkarlarının mücadelesini birlikte verecek bir DİSK’e bugün ihtiyaç duymaktadır. 

Tarihsel kodlarına geri dönecek ve sınıf sendikacılığının hakim olacağı bir DİSK kendiliğinden oluşması olanaksızdır. Yazı boyunca sınıf iktidarı ve sosyalizm için mücadele edilmesi gerekiyor derken, DİSK’i ya da sendikaları parti yerine asla ikame etmiyoruz. 1. Enternasyonal’den itibaren tartışılan sendika parti ilişkisi, günümüzde de sendika bağımsızlığını savunusu adına sınıf partisiyle ilişkisi reddedilmektedir. Sendikalar örgütsel olarak tabiki bağımsız olmalıdır. Politik ve ideolojik olarak asla bağımsız olamaz. Sendikaların durdukları yer gereği, politik ve ideolojik ya burjuva sınıfında yanadırlar yada işçi sınıfında. Politik ve ideolojik olarak sınıf partisiyle bağları olmazsa olmazdır. Dünyada da Türkiye’de sınıf mücadelesi tarihi bunu doğrulamıştır.  Olmazsa sendikacılık işçi sınıfı mücadelesi yerine, kişisel ikballeri için, ev aldım, çocuğum okuyor diyen ve işçi aidatlarını nimet olarak gören sınıf mücadelesinde herhangi bir birikimi ve vasfı olmayan onlarca yıl süren sendika yöneticileri çoğalmaya devam eder. 

Bitirirken tekrarlarsak, Türkiye işçi sınıfı, ekonomik çıkarlarıyla politik çıkarlarının mücadelesini birlikte verecek bir DİSK’e bugün ihtiyaç duymaktadır. Buda kendiliğinden olmaz, olamaz, sınıf partisinin inşasıyla doğrudan ilgilidir. Yeni genç bir kuşak ancak bunu başarır, başaracaktır.

Comments are closed.

0 %