Gündem

Laiklik Meclisi’ne olan ihtiyaç

Berkay Çelen

Seçimlerin üzerinden dört ayı aşkın bir süre geride kaldı. Seçim döneminde oluşturulan algıların içinin ne kadar boş olduğunu hep birlikte görmüş olduk. Tüm temel kavramlarımız unutturularak sadece sandığa odaklanmamızın uygun görüldüğü, hiçbir tartışmanın yapılmadığı, yetmez ama evetçisinden cemaatçisine, eski MHP’lisinden AKP kurucusu, milletvekili, bakanı, hatta başbakanının olduğu listelere “utanmadan, sıkılmadan” oy vermemiz istendi. Verenler de oldu.  Ancak beklenen, daha doğrusu vaadedilen, olmadı. Adeta AKP kongresi gibi geçen seçimlerin ardından “gerçek” AKP’nin kazandığı bir seçim sürecini geride bıraktık. Bir şey tartışmama, konuşamama hali ise kaldığı yerden devam ediyor. Bu kez de Cumhurbaşkanlığı seçimindeki adayın doğruluğunu, ana muhalefet partisinin başına kimin gelmesinin iyi olacağını, ya da büyükşehir seçimlerine kimlerle girmemiz gerektiğini konuşuyoruz. Sanki birbirlerinden bir farkı varmış gibi!

Cumhuriyet’in yüzüncü yılını, iktidarında 21 yılı geride bırakmaya hazırlanan bir iktidar partisi ile karşılıyoruz. Cumhuriyet ve getirdiği tüm değerlere karşı savaş açmış olan, dışarıya sunduğu görüntü her ne olursa olsun 21 yılını bu amaca özgülemiş olan bu iktidar partisi, Cumhuriyet’in yüzüncü yılında, çok büyük bir aşamayı geride bırakmak üzere harekete geçmiş durumda. Üstelik, bu kez ellerine daha önce hiç geçmemiş fırsatları var:
Halkın içine düştüğü umutsuzluk hali ve meclis aritmetiği… 

Seçim sonuçlarının etkisiyle halkın büyük umutsuzluk içine kapıldığı, mücadele sınırlarının giderek geriye çekildiği bir dönemde iktidar kanadı bir kez daha gücünü perçinleyerek ilerlemeye devam ediyor. Cumhur İttifakı’nın her “ilerlemesi” ise ülkemizi daha da geriye götürüyor. Ancak, durmak bilmeyen bir gerici-faşist güruh ile baş başa olduğumuzu unutmamalıyız. Yukarıda belirttiğimiz üzere, bir savaş veriyorlar ve her fırsatta yeni cepheler açıp buralardan ilerliyorlar. Ayrıca, bu kez TBMM’deki sayısal çoğunluğu da elde etmenin rahatlığına sahipler. Seçim öncesindeki ‘’taktiklerin’’ sonucunda, AKP-MHP ittifakı ve Millet İttifakı’ndaki beş sağ partinin toplam vekil sayısı 400’ü aşıyor. Cumhuriyet’in yüzüncü yılını, tarihin en sağ meclis bileşimi ile karşılıyoruz.

İşte bu tarihin en gerici meclisinin en gerici iktidar partisi, önümüzdeki günlerde ülkemizde yeniden bir anayasa gündemi açmaya hazırlanıyor. Bu yönde işaretler seçimlerden önce de başlamıştı, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yapılan “türban açılımı”, iktidar kanadı tarafından “samimiyseniz anayasada yer verelim” açıklaması ile karşılanmıştı. Siyasi iktidarın, o günden bugüne açıklamaları ve çalışmalarına baktığımızda, türban düzenlemesinin doğrudan bir anayasal madde haline gelmesinin hedeflendiğini tahmin etmemiz pek de zor değil. 

Peki yeni anayasa salt bir türban düzenlemesinden mi ibaret olacak? Zaten türbanın fiili olarak serbestleştiği, “resmi” durumun da bu yönde şekillendiğini söyleyebiliriz. Bu durumda, yalnızca türbana ilişkin bir düzenleme çok da fazla tepkiye yol açmayabilir. Ancak, meselenin yalnızca bu başlık üzerinden ilerleyeceğini düşünmemek gerekiyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bir savaş var ve bu savaşı aynı anda farklı cepheler üzerinden yürüten bir siyasi iktidar ile karşı karşıyayız.

Karma eğitimin bizzat Milli Eğitim Bakanı tarafından tartışmaya açıldığını da düşünürsek yaklaşan sürecin ciddiyetini daha iyi kavrayabileceğimizi düşünüyorum. Ya da ÇEDES gibi ‘’projelerle’’ okullara imamların girdiği, ilk ve orta okul öğrencilerine bu kişilerin eğitim vermeye kalkışacağı güncel düzenlemeleri düşünelim. Kadınlara ilişkin müdahaleleri de unutmamak gerekiyor, 6284 Sayılı Kanun’un tartıştırılması, Medeni Kanun üzerine demeçler, ya da doğrudan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını bu yeni Anayasa gündeminden ayıramayız. Bu nedenle, önümüze gelecek gündem, salt hukuksal açıdan ele alınmanın oldukça yetersiz kalacağı bir gündem olacak. 

Hukuk tekniği açısından bakılacak olursa da, belki ilk üç maddeye dokunulmayacak, ancak devrim kanunlarını içeren Anayasa maddelerine dokunulmasının önünde bir “yasal” engel bulunmuyor. Bu tip hileleri çok iyi becerebilen bir siyasi iktidar ile karşı karşıya olduğumuz düşünülürse, karanlığın her anlamda tescillenmesinin önerileceği bir Anayasa ile karşı karşıya kalmamız işten bile olmayacaktır. 

Özetle; Laiklik başta olmak üzere yüz yıllık Cumhuriyet birikiminin karşısına kurulacak bir Anayasa gündemi bizleri bekliyor. Kendi tabirleri ile ‘’reklam arası’’ olarak gördükleri ve 21 yıl boyunca liberallerinden cemaatlerine her türlü grupla her türlü ittifakı yaparak altını oydukları rejimin sonunu getirmeye, tabuta son çiviyi çakmaya çalışan bir siyasi iktidar gerçeği ile karşı karşıyayız. Tarihin en sağ meclisinden bu konuda kayda değer bir ses çıkmayacağı hepimizin malumu. Bu tespitimiz de bir tecrübeye dayanıyor: İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını ve hatta karma eğitimin kaldırılmasını destekleyen bir Saadet Partisi ile, 19 Mayıs’ta öğrencilerin vals kutlamalarını hazmedemeyen Deva’yı, Gelecek Partisi’ni, İYİ Parti’yi AKP-MHP ittifakı tarafından önümüze getirilecek yasal düzenlemelerde laiklik savunuculuğu yaparken görebilir miyiz? Bu sorunun cevabı sanırız ki nettir.  

O halde, bu konuda meclis dışında, güçlü, kararlı bir muhalefete ihtiyacımız var. Bu mücadeleyi yürütmek için de geniş bir toplamı bir araya getirmek ve bir öncülük etmek gerekiyor. Geçtiğimiz haftalarda 90 adet imzacı ile kuruluşunu ilan eden, sonrasında gelen imzacılar ile de 8 Ekim tarihinde basın toplantısını düzenleyen Laiklik Meclisi, tam da bu ihtiyaca cevap verebilmek üzere yola çıktı. 

21 yıllık karşı devrim sürecinin sonunda, ülkemizin ilerici birikiminin geriye çekilerek savunabileceği, durdurabileceği bir hat kalmamıştır. Artık, karşı hattı kurma ve güçlendirme zamanıdır. 100 yıl önce kurulmuş bu hat, bugün bir kez daha ileriye çıkmak durumundadır. Bu hattı somut olarak ete kemiğe büründürmek ve büyütmek ise hepimizin önünde bir görev olarak duruyor, acil ve yakıcı bir görev olarak… Unutulmamalıdır ki laiklik üzerinden verilecek bu mücadele, aynı zamanda memleketi yeniden kurmanın da mücadelesi olacaktır.

Comments are closed.

0 %