Dosya

Deprem Değil, Kapitalizm Öldürür!

Seyhun Sarıtaş

Türkiye tarihinin en büyük doğal afetini Kahramanmaraş Pazarcık merkezli deprem ile yaşamış olduk. Depremden 10 ilimiz etkilendi ve on binlerce yurttaşımız yaşamını yitirdi. Yaşanan depremin yaralarının sarılması ise maalesef mümkün olmayacak. Bu süreç içerisinde ise unutulmaması gereken birçok şey var. Yaraların bu kadar taze olduğu bir dönemde bu yazıyı hazırlamak zor olsa bile sorumluluğun yerine getirilmesi doğru olacaktır.

AKP iktidarının başından itibaren sektörel anlamda en çok odaklandığı alan “inşaat ve altyapı” olmuştur. Öyle ki inşaat sektörü ekonominin motoru olarak görülmüştür. Yap-işlet-devret ile birlikte kamunun oluşturduğu değerlerin özelleştirilmesinin önü açılmıştır.

İnşaat ve gayrimenkul sektörü GSYH içinde özellikle AKP iktidarı ile birlikte büyük bir yer kaplamıştır. 1998-2021 yılları arasında bu sektörde yaklaşık 2.2 trilyon dolarlık bir harcama görülmektedir.

Bu süreçte yapılan yol, köprü, plaza ve yapılar ise çılgın projeler hatta olarak halkın önüne sunulmuştur. Hatta bazı projelere hiç para harcanmadığı bile söylenmiştir. Aslına bakıldığında ise dudak uçuklatan rakamlar bu projelerde harcanmıştır. Elbette bu paralar hazineden elde edilen gelirlerle yani vergilerle yapılmıştır.

Projelerin ihalelerinde yandaşlar zengin edilmiş, daha önce hiç inşaat işi yapmamış şirketler kurulmuş ve ihale alıp sadece aldıkları ihaleleri devrederek paralar kazanmıştır. Yerel yönetimler ve meclis ile ise kentsel dönüşüm ve imar affı adı altında hukuki zemin hazırlanmıştır.

İnşaat sektörüne yapılan 2.2 trilyon dolarlık harcamaya ek olarak deprem vergileri de büyük bir pay oluşturmaktadır. Bu vergiler ise bütçe de her yıl düzenli olarak dağıtılmıştır. AKP yine aynı mantığıyla karşımıza Kanal İstanbul, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İstanbul Havaalanı gibi projeleri çıkarmıştır. Bu projelerin fonları ise öyle ya da böyle hazineden karşılanmaktadır…

Bu yazıda AKP’nin, halkın kaynaklarıyla, özelleştirmek için yaptığı çılgın projelerin maliyetleri ve deprem vergileri ile “kaç bina sağlamlaştırılabilirdi?”, “kaç depreme dayanıklı bina yapılabilirdi?”, aynı zamanda “kaç can kurtarılabilirdi?” sorularını soracağız…

En başından söylemek gerekirse kapitalizm bir sistem olarak bugün insanlığın sorunlarına çözüm bulamamaktadır. Sorunları önleme değil, çözme eğiliminde olan bir düşünce sistemi dünya üzerinde hakimdir. Öyle ki geçtiğimiz Covid-19 dönemi de bu duruma önemli bir örnek teşkil etmektedir. Sorunların çözümü aynı zamanda kar getirecek alanlar olarak algılanmaktadır. Maliyetlerin düşürülmesi gibi “rasyonel birey” davranışını merkeze alan sistemin çelişkileri burada derinleşmektedir. Planlama ve kamuculuk bir yanıyla bizler açısından pratik davranışlardır ama aynı zamanda sistemsel olarak insanlığın en temel ihtiyacıdır. Fay hatlarının geçtiği bölgelere büyük yerleşim alanlarının yapılması plansızlıktır. Buradaki alanlara ise maliyetlerin düşürülmesi ve daha fazla kar elde etmek adına dayanıksız binaların inşa edilmesi serbest piyasa mantığının somut bulduğu durumdur. AKP’nin deprem sonrası sergilediği başarısızlığın özü de buralardan gelmektedir. 

Şu da not edilmelidir deprem adına toplanan yardımlar ile çoğu sektörde faaliyet gösteren şirketler inanılmaz karlar elde edecektir…

Bu sebeple doğal afet, salgın hastalıklar gibi insan yaşamını doğrudan tehdit eden şeylere dair tartışma yaparken egemen ideolojinin sorgulanması doğru olacaktır. İnsan yaşamını doğrudan tehdit eden bu şeylerin çözüm veya önlenmesine dair en ufak bir düşünce fitili her ne kadar perdelenmeye, görünmez hale getirilmeye çalışılsa da sınıflı toplumları en belirgin hatlarıyla ortaya çıkarmaktadır. Depremin kendisi elbette büyük bir sorundur fakat sonuçları, enkaz, doğrudan sistemin sorunlarıdır. 

Devletin bariz bir şekilde sadece piyasaya değil insan yaşamına müdahalesinin gerekliliği nedense bu anlarda hatırlanır. En “özgürlükçüleri” bile bu dönemde devletin müdahale etmemesini suçlamaktadır. Aynı zamanda bu kişiler sosyalizm fikrinden yani kamulaştırmadan, devletleştirmeden korkarlar… Depremin yaraları bu kadar taze iken elbette bunları söylemekten geri durmanın suç olduğunu düşünmekteyiz. Ne kadar geri adım atılırsa sadece deprem değil insan yaşamını etkileyen her türlü şeyde egemen sınıf televizyon kanallarında yardım şovları yapmaktan öteye gitmeyecektir… 

Aşağıdaki verilerden de anlaşılacağı üzere bugün insanların ölmesine sebep olan tam anlamıyla deprem değildir. Türkiye’de kapitalizmin somut bulmuş hali; AKP eliyle kurulan Türkiye’de siyasetin finanse edilmesini sağlayan “müteahhitler vesayeti rejimidir”…  

  1. KÖPRÜ, NAMI DEĞER SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ

Avrupa ve Anadolu yakasını birbirine bağlayan iki köprünün toplam maliyeti 146 milyon dolar değerindeyken ‘’Bir kuruş para bile harcanmadan yapıldı.’’ denilen 3. Köprünün faturası günlük 135 bin araç garantisi verilmesi sebebiyle düzenli bir şekilde artmaktadır. 3. Köprü 3 milyar dolara yapıldı ve hisselerinin yarısı 658 milyon Euro karşılığında Çin’lilere devredildi. Daha önce yapılan araştırmalara göre köprünün geçiş garantisini karşılamaması sebebiyle günlük maliyeti 1,8 milyon lira civarında…

OSMANGAZİ KÖPRÜSÜ

AKP’nin yine “1 kuruş bile çıkmayacak” diyerek müjdelediği ve 2035 yılına kadar geçiş garantisi verdiği Osmangazi Köprüsü’nün yapılış maliyeti 1,5 milyar dolara yakındır. Köprü geçiş ücretleri sebebiyle beklenen talebin oluşmamasıyla bu maliyet giderek artmaktadır. Köprü geçiş garantisinin karşılanma oranının %62 olduğu bir tabloda bütçeden 1,3 milyar dolar ek ödeme yapılmıştır. Geçen araçların 2.1 milyar ödendiği düşünülürse toplam maliyet yaklaşık 4 kat artmıştır ve artmaya devam edecektir.

İSTANBUL 3. HAVALİMANI

Maliyeti 10,2 milyar Euro olan 3. Havalimanı, dünyanın en büyük ve en pahalı havalimanları arasındadır. Fakat soru şurada şekillenmektedir: Atatürk Havalimanı’na yapılacak ek pist ile oluşan havayolu trafiğinin azaltılabileceği ve yıllarca kullanılabileceği düşünülmekteydi.

ZAFER HAVALİMANI

Uşak, Afyon ve Kütahya illeri için yap işlet devret modeli ile açılan ve yine geçiş garantisi verilen Zafer Havalimanı 50 milyon Euro maliyete sahip olsa bile geçiş garantisi sebebiyle her yıl milyonlarca lira bütçeden pay alıyor. 2012-2021 yılları arasında şirkete yolcu garantisi verilen sayı gerçekleşmediği için 52 milyon 829 bin Euro ödeme yapıldı. Sadece 2022 Ocak ayı için 109.811 yolcu garanti edildi ve 2022 ocak ayında sadece 1304 yolcu seyahat etti. 2044 yılına kadar geçiş garantisi anlaşması devam ediyor.

BALIKESİR MERKEZ HAVALİMANI

Balıkesir’de havalimanı olmasına rağmen yapılan Merkez Havalimanının yapım maliyeti 76 milyon 521 bin lira değerindedir. 1 milyon yolcu garantisi verilen havalimanına ise hala kullanılmamaktadır.

KUZEY MARMARA OTOYOLU

Kuzey Marmara Otoyolu’nun açılmasıyla Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu “Bağlantı yolları ile birlikte toplan 400 kilometre uzunluğunda olan Kuzey Marmara Otoyolu’nun yapım çalışmaları tamamlandı. Kuzey Marmara Otoyolu, toplam 8 milyar dolara mal oldu. Bu maliyetin çok kısa sürede geri dönüşünü öngörmekteyiz. Proje faydaları bakımından, zamandan, yakıttan, CO2 emisyonundan, yaptığımız tasarruf yıllık 2,5 milyar TL’yi aşmaktadır” şeklinde bir yorumda bulunmuştu. Fakat KMO için 2 milyar 186 milyon dolar tutarında ek maliyetler ortaya çıktı. Geçiş garantili otoyol planı diğer projeler gibi başarısız oldu.

CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYI

Dönemin kuruyla değerlendirildiğinde 342 milyon Euro civarında maliyetle yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın maliyeti yıllık 2 milyar lira ek maliyetle giderek artmaktadır.

DEPREM VERGİLERİ

2003-2022 yılları arasında 86 milyar 138 milyon liralık bir deprem vergisi toplandı. Kur ve enflasyon bazında bakıldığında ise bugün bu rakam 700 milyar liranın üzerine çıkıyor. 

KONUT MALİYETLERİ

Azami olarak lüks inşaatların 2022 yılı metrekare maliyeti 4.292,45 TL olarak hesaplanmaktadır. 120 metrekare bir evin maliyeti 515.094 TL olarak hesaplanmaktadır. Bu hesaplamada arsa değeri ve arsa değerini etkileyecek parametreleri hesaba katmamaktayız. 

BİR HESAPLAMA YÖNTEMİ

Mevcut para politikası ve küresel sermaye hareketleri gereği ülkemiz faiz-kur-enflasyon sarmalına sürüklenmiştir. Önümüzdeki dönem bu sürecin işsizlik çıktısı ile sonuçlanacağı düşünülmektedir. Bu sebeple yukarıdaki projelerin maliyetleri ile ne kadar dayanıklı bina yapılacağı sorusunu sorarken projelerin yapıldığı dönemin ortalama döviz kurunu kullanacağım fakat Kanal İstanbul henüz yapılmadığı için proje maliyetini mevcut dolar kuru üzerinden değerlendireceğiz. Ek olarak deprem vergilerinin yaklaşık 20 yıllık miktarını 2003-2022 yıllarına ait ortalama dolar kuru ortalaması üzerinden değerlendirmek her ne kadar mutlak doğruyu vermeyecek olsa bile doğru sonuca çok daha yakın olacaktır.

PROJELERİN TOPLAM MALİYETİ

  1. Köprü Maliyeti: 3 milyar Dolar. 

Osmangazi Köprüsü Maliyeti: 1,4 milyar Dolar.

İstanbul Havalimanı Maliyeti 10,2 milyar Euro.

Zafer Havalimanı Maliyeti: 50 milyon Euro

Balıkesir Merkez Havalimanı Maliyeti: 13,4 milyon Dolar.

Kuzey Marmara Otoyolu Maliyeti: 8 milyar Dolar.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı Maliyeti: 350 milyon Euro.

Deprem Vegileri: 86 milyar TL. Fakat her yıl toplanan deprem vergisinin o yılın ortalama döviz kuru değeri ile kümülatif toplam değeri hesaplandığında karşımıza AKP döneminde 36,5 milyar Dolar gibi bir rakam ortaya çıkıyor.

Toplam 73 milyar 642 milyon Dolar. Yani güncel dolar kuru ile değeri 1 trilyon 388 milyar 888 milyon TL.

Sadece yukarıdaki 7 projenin maliyetleriyle, projelerin ek maliyetlerini eklemeden, 2 milyon 696 bin 377 daire yapılabilirdi. Ki bu daireler 120 metrekare genişliğinde ve en lüks malzemeler ile inşa edilebilirdi.

Sadece Kanal İstanbul projesinin beklenen maliyeti olan 20 milyar dolar ile 722 bin 198 konut inşa edilebilir…

Diyanet’in sadece 2023 bütçesi ile 69 bin 715 adet depreme dayanıklı konut inşa edilebilirdi.  

7 proje ve Kanal İstanbul yerine 3 milyon 418 bin 575 depreme dayanıklı daire…

AKP’nin çılgın projeleri yerine bugün Pazarcık merkezli depremden etkilenen 10 ilde hasar alan 830 bin 836 binada yer alan yaklaşık 1 milyon 279 bin 576 bağımsız birimin depremden hasarsız çıkması mümkün olabilirdi. (Hasarlı bina sayısı her geçen gün artmaktadır. Her ne kadar artsa bile anlatmak istediğimiz nokta çok daha farklı sonuçlar ortaya koymaktadır.)

128 milyar dolar nerede diye soracak olursak? 4,6 milyon depreme dayanıklı daire inşa edilebilirdi…

Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu vurgulayarak çözümün ise planlı ve kamucu bir anlayıştan geçtiğini, bunun dışında atılacak her adımın ise akılsızlık olduğunun altını çizmemiz gerekmektedir. 

Yukarıdaki projeleri sadece yapım maliyetleri ile değerlendirdik fakat bu projeler yanında geçiş garantisi veya kullanılmayan havalimanının elektrik maliyeti gibi ek maliyetlerde oluşturmaktadır. Devletin arsaları kamulaştırdığı bir tabloda milyonlarca depreme dayanıklı daire inşa edilebilirdi… 

“Müteahhitler vesayeti” en başında dediğimiz gibi son 21 yılda Türkiye kapitalizminin somut bulmuş; piyasacı, işbirlikçi, israfçı, özelleştirmeci, halkın kaynaklarını yağmalamak üzerine kurulu halidir. Bizleri öldüren de bu düzendir…

 

Comments are closed.

0 %