TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: ‘Biz komünistiz. Cumhuriyet’in gerisine asla düşmeyiz’

Sayı 31 (Eylül-Ekim 2025) Söyleşi

Yeni Ülke Dergisi’nin bu sayısında ele aldığımız Cumhuriyet ve sol konulu dosya nedeniyle ülkenin sosyalist partilerinin de görüşlerine yer vermek istedik. Eylül ayında “Türkiye’nin Geleceği Sosyalist Cumhuriyet” konulu bir konferans düzenleyen Türkiye Komünist Hareketi (TKH)’ne sorularımızı yönelttik. TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek ile yaptığımız söyleşi aşağıda. 

Yeni Ülke: Türkiye Komünist Hareketi’nin 13 Eylül 2025 tarihinde düzenlediği konferansta Sosyalist Cumhuriyet vurgusunu öne çıkarmasının sebepleri nelerdir?

Aysel Tekerek: Ülkemizde bugün gelinen noktada bazı şeylerin artık net bir şekilde ortaya konulması gerekiyor. Bunun için birkaç noktayı belirginleştirmekte fayda bulunuyor. Türkiye’de siyasal İslâmcı iktidarın yarattığı tahribat ve Türkiye’yi soktuğu yol geri dönülemez bir noktaya gelmiştir. AKP iktidarının öncesinde ya da ilk dönemlerinde yaşanan bazı negatif olguların düzeltilmesi anlamında sistem içi çözümler o zamanlarda sosyalizm mücadelesini önceleyen başlıklar olarak gündeme getirilirdi. Ancak günümüzde bunun teorik ya da pratik bir şekilde hayata geçirilmesinin önündeki engelin aslında sistemin kendisi olduğu aşikâr haldedir. Ve herkes de açık bir şekilde bunun farkındadır.

Bu açıdan öncelikle sosyalizm vurgusunu öne çekmeyi tercih ediyoruz. Durduğumuz nokta temel olarak propagandif ya da tek başına ideolojik bir yaklaşımın ürünü değil. Bugünün gerçek ihtiyacı olan bir sistem ya da düzen değişikliğinin adresi. Çünkü bugün başta Türkiye olmak üzere temel çelişki varlığını devam ettiriyor ve gerici, faşist ya da adlı adınca despotik rejimler de kapitalizmin yönetim biçimleri olarak bu zemin üzerinde doğruluyorlar. O yüzden öncelikle bu düzenin alternatifinin ortaya konulması en önemli konu olarak karşımızdadır ve sosyalizmden aşağısı kurtarmamaktadır.

Diğer vurgunun cumhuriyet üzerinden yapılması ise bu bahsettiklerimize anlam kazandırmaktadır. Çok açık ki, 1923’te Türkiye topraklarında atılan adım, dünyadaki büyük alt üst oluşların içerisinde tesadüfen ya da şans eseri ortaya çıkmamıştır. Bir tarafta kapitalizm ve emperyalist sistem her türlü kiri ile savaşlar içerisinde yaşarken, sosyalizmin gün doğumunun gerçekleştiği bir konjonktürün ürünü olmuştur. Dolayısıyla eski çağların yönetim biçimi olan imparatorluktan ve dinsel yönetimden kopuş bu anlamıyla tarihsel ve ileri bir adım olarak ele alınmalı, sahip çıkılmalı. Bugün Türkiye’de meşrutiyetten bile geri bir rejim kurulduğu açıkken bizlerin cumhuriyet adına mücadeleyi yükseltmemizden daha doğal bir şey yoktur. Biz komünistiz. Cumhuriyet’in gerisine asla düşmeyiz. 

Öncelikle bu saiklerle Sosyalist Cumhuriyet Konferansı’nı düzenlediğimizi ifade edebiliriz.

Yeni Ülke: Konferans öncesinde kamuoyu ile paylaşılan ve üye ve dostlarınızdan da katkıya açılan konferans metninin vurgularından bahseder misiniz? 

Aysel Tekerek: Metnin vurgularının iki yönü olduğunu ifade edebiliriz. Birincisi, Türkiye’de gelinen aşamanın ve tahribatın tespiti ile bunun nedenlerinin ortaya konulması. İkincisi ise tüm bunların yerine neleri koymak gerektiğinin tartışılması.

Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne inişli çıkışlı bir tarihi olduğu aşikâr olmakla birlikte, kapitalizmin ve emperyalizm işbirlikçiliğinin koskoca bir ülkeyi nasıl kemirip bitirme noktasına getirdiğini yüz yıl boyunca canlı bir şekilde yaşadık. Şimdi bunun üzerinde “ah, vah” etmenin anlamı ya da Cumhuriyet’in kuruluş günlerine dönme şansımız bulunmuyor. Dolayısıyla Cumhuriyet’i bugün yıkılma koşullarına getiren nedenleri açık bir şekilde ortaya koymak durumundayız.

Buradaki öncelikli meselenin bir sistem sorunu olduğunu, bugünkü istibdat rejiminin ise bunun üzerinde doğrulduğunu göstermez isek yanlış yaparız. Marksizm’de alt yapı üst yapı ilişkisini açıklayabilmek için bugünün Türkiye’si oldukça açık bir örnek olarak karşımızdadır. Bugünkü istibdat rejimi belli bir iktisadi temel üzerine doğrulmaktadır ve aralarında kopukluk olduğunu ya da ilişkileri olmadığını söylemek abestir.

Bu durumun köklerine inmek gerekirse, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren yapılan bir tercihe doğru yolculuk yapmamız gerekmektedir. O da çok açık ki kapitalist yolun tercih edilmesidir. Üzerine bir de 1950’ler itibariyle yükselişe geçen emperyalizm işbirlikçiliğini koyduğunuzda neden bugün böyle olduğumuzu açıklamak mümkün hale gelmektedir. AKP iktidarı gökten zembille inmedi. Türkiye sermaye sınıfı, başta ABD olmak üzere emperyalist güçler, uluslararası sermaye, başka bir pencereden bakarsanız Siyonist güçler vb. AKP gibi siyasal İslâmcı bir yapıyı Türkiye’nin başına geçirerek tüm ilerici kuruluş dinamiklerini köreltmek için bu adımı attılar. Siyasal İslâm’ın zarar verdiği ülkeler bakın hep benzeri bir tablo karşımıza çıkar. 

İşte böylesi bir düzene karşı mücadelenin de belli bir hedefi ve siyasal mücadele başlıkları bulunması gerekiyor. Sosyalist Cumhuriyet Programı’nın anlamı ise burada ortaya çıkıyor.

Yeni Ülke: Konferans tarihi aynı zamanda 10 Eylül Türkiye Komünist Partisi’nin tarihsel kuruluş yıldönümüne denk geliyor. Bu bağlamda Sosyalist Cumhuriyet Konferansı ve Türkiye’deki komünist hareket arasında tarihsel ve siyasi bağları açıklar mısınız?

Aysel Tekerek: Biraz önce de kabaca açıklamaya çalıştık. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu önemli bir tarihsel kesitte gerçekleşti ve bunda 1917 Ekim Devrimi ile Sovyetler Birliği’nin payı büyüktü. Türkiye tarihine de baktığınızda 1940’ların başına kadar kuruluştaki bu payın açık izlerini görebilirsiniz. Türkiye’de komünistler çok farklı mücadeleler içinden geçerek bu tarihte yerini almıştır. Bugüne bakarsak, Türkiye’de komünist mücadele ile bugün Cumhuriyet’in sosyalizmle taçlandırılması görevi açık ve dolaysız hale gelmiştir. Çünkü yüz yıl boyunca her tarafından çekiştirilerek yırtılan bu elbise artık yama tutmaz haldedir. İstibdat rejimi ise ülkeye bir deli gömleği giydirerek işin içinden çıkmak istemektedir.

Yüz yıl önce Ekim Devrimi’nin dünyaya kazandırdıklarını bugün Türkiye’de hayata geçirmek ise böylesi bir dönemde mümkündür. Bu konuştuklarımız neden tüm işçilerin, gençlerin, kadınların ve aydınların gündemi olmasın? Sosyalist Cumhuriyet Konferansı biraz da böyle bir ihtiyacın karşılığı olarak gündeme gelmiştir.

Yeni Ülke: TKH’nin önümüzdeki süreçte siyasi çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

Aysel Tekerek: Partimiz öncelikle ülkedeki sömürü düzenine ve istibdat rejimine karşı mücadelesini kesintisiz bir şekilde devam ettirecek. Bununla birlikte bugün Türkiye’de geniş halk kitleleri kimi zaman sokakta, kimi zaman sandıkta tepkisini ortaya koyuyor ve bu rejimde yaşamak istemediğini gösteriyor. Bu açıdan laiklik, bağımsızlık ve emek mücadelesi, yeni bir ülke ve sosyalist bir rejim, sosyalist bir cumhuriyet mücadelesi ile eşitlenmiştir. Bugünkü birinci görevimiz bunu halka ve tüm topluma anlatmaktır. Beraberinde ise laiklik mücadelesini, anti-emperyalist mücadeleyi ve emek mücadelesini ilerletmektir.

Bunlarla birlikte, önümüzdeki süreçte AKP iktidarının yeni anayasa çıkışına karşı komünistler olarak istibdat rejiminin anayasasına hayır diyeceğiz ve bunu Türkiye’de yaygın bir şekilde komiteler şeklinde örgütlemeye başlayacağız. 

Türkiye’de solun ve sosyalist hareketin bağımsız hattı taşıması ve düzen muhalefetinin kanatları arasında salınmasından artık vazgeçilmesi bahsinde ise Partimiz kurulduğu günden beri olan tutumunu korumaya devam edecektir. Bu anlamıyla sosyalist hareketin bağımsız hattı esastır. Bu ve benzeri her türlü adım Partimiz tarafından da olumlu karşılanacaktır. Bunun dışındaki yaklaşımlar konusunda ise mesafemizi taşımaya devam edeceğiz.  

 

Related Posts