Ekim İsmi

Muhtemeldir ki dergimiz elinize ya 14 Mayıs seçimlerinin hemen öncesinde ya da hemen sonrasında ulaşacak. Dağıtım tekelleri dışında yayın dağıtımı yapmaya çalışan herkesin yaşadığı bu olumsuzluğun seçimlerle ilgili gündelik yorumlardan, “kim ne kadar oy alır?”, “ikinci tura mı kalır, ilk turda biter mi?” gibi sorulardan kaçınmak için bir fırsat yarattığı inkar edilemez. Böylesi dönemlerde tam bir gayya kuyusu haline dönüşen bu tür yorumlardan/sorulardan kaçınmak da en doğrusu zaten…

Seçim. Adı üstünde, sahip olduğumuz bir hak. İşçi sınıfının sermayeye karşı verdiği siyasal mücadelenin en önemli taleplerinden ve sonuçlarından. Ama, sınıfın temsilcilerinin sınıfın çıkarlarını ve taleplerini tüm topluma taşımak için aday oldukları dönemlerden bugüne değişen çok fazla şey oldu. Toplumdaki çoğunluğu temsil eden işçi ve emekçilerin avantajına görünen seçimler, siyasi iktidarı elinde tutan burjuva sınıfının elindeki ekonomik, politik ve ideolojik gücün etkisiyle bambaşka bir düzleme taşındı.

Hem, Trump’ın başkan olması için Rusların seçimlere müdahale ettiğinin ciddi olarak tartışıldığı hem de ülkemizdeki gibi seçim yapılırken mühürsüz oyların geçerli sayılacağının ilan edildiği örnekler hatırlandığında seçimlerin ne kadar gerçek sonuçlar oluşturduğu da ayrıca tartışılmalıdır.

Öte yandan seçim dönemlerinde politizasyonun arttığı ve insanların neyi olmasa da kimi seçeceği üzerine daha çok kafa yorduğu su götürmez bir gerçek; buna bilinçli bir şekilde yönlendirildikleri de…

Yeni Ülke dergisi olarak “kimi” sorusunun oldukça önemli olduğunu bilsek de “neyi” sorusunu daha çok önemsiyor ve seçimin asıl nirengi noktasının bu olduğuna inanıyoruz. 14 Mayıs seçimleri için de, öncesinden ve sonrasından bağımsız olarak, seçimin çıkış noktasının burası olması gerektiğini, seçimin sömürücü, piyasacı, işbirlikçi, gerici bir düzen ile eşitlikçi, kamucu, bağımsız, aydınlanmacı bir düzen arasında yapılması gerektiğini savunuyoruz.

14 Mayıs seçimlerinin aynı zamanda 21 yıllık AKP iktidarının kaderini belirleyecek olması bu asıl seçimin yanında bir vakıadır şüphesiz. Seçimin, AKP eliyle kurulan yeni rejimin yoluna ülke içinde ve dışında biriktirdiği/yarattığı yüklerle devam edemeyeceğinin açık olduğu bugünlerde, yola hangi aktörlerle devam edileceğinin seçimine dönüştürülmeye çalışıldığı da… Asıl programdan sapmadan, uzlaşmayı kutsayıp uçları törpüleyerek…

Düzenin bilindik aktörlerinin bu misyona hevesle sahip çıkmasında şaşılacak bir şey yok. Aksini temsil edebilecek tek adres ise sosyalistleri, komünistleri işaret ediyor. Dergimizin bu sayısında bu başlıkla ilintili bir dizi yazı yayınlıyoruz. Biliyoruz ki sonraki sayılarda bu konuları daha geniş çerçeveden tartışmak zorunda kalacağız.

Son olarak, dosya konumuzu da bu çerçeveyle bağlantılı olarak sendikalar ve sınıf mücadelesi başlığıyla oluşturduk. Umuyoruz ki, sonraki seçimlerde bu ülkenin sosyalistleri, komünistleri Türkiye işçi sınıfının sesini en güçlü şekilde taşısın ve kafa karışıklıklarını sona erdirsin…

Related Posts