Seçimlerin üzerinden dört ay geçti ve sonuçlar hakkında, beklentilerin yarattığı şaşkınlık ile, ilk değerlendirmeler yapıldı. Yapılan bu ilk değerlendirmelerin yerini, daha soğukkanlı ve seçimin ülke geleceği için ne ifade ettiğine ilişkin tartışmalar almaya başladı. 14 ve 28 Mayıs 2023’te gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 14 Mayıs’ta yapılan genel seçimlere, siyasetin bütününde, ittifaklar gündemi damgasını vurdu. Solun değişik özneleri de bu “ittifaklar seçiminde” farklı farklı tutumlar aldı.

Bir yanda HDP’nin veya yeni ismiyle YSP’nin başını çektiği ve içinde TİP, EMEP gibi parti ve örgütlerin de bulunduğu Emek ve Özgürlük İttifakı, diğer yanda TKH, Sol Parti, TKP ve Devrim Hareketi tarafından kurulan Sosyalist Güç Birliği ittifakı vardı. İki ittifakın seçimlere bakışı ve politikaları arasında önemli farklılıklar söz konusu olduğundan, solun ana akımları esasen seçimlere iki ayrı ittifak ile katılmış oldu.

CHP ise tamamen farklı bir kulvarda, faşist, liberal ve dinci partilerin bulunduğu Millet İttifakı ile seçime katıldı. Oldukça tartışmalı bir sürecin sonunda Cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, destekleyenler tarafından kazanmasına kesin gözüyle bakılmasına rağmen seçimi kaybetti. Seçimden sonra, Kılıçdaroğlu’nu destekleyen sağ ve sol tüm partiler, neredeyse eksiksiz bir şeklide bir anda CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na karşı bir eleştiri bombardımanına başladı. Bohçalar ortaya saçıldı…

Biz de bu dosyamızda “solun seçim karnesi”ni inceliyoruz. İlk yazımızda H. Murat Yurttaş, solun bazı kesimlerinin tarihin tekerrürü biçiminde CHP’nin peşine takılmasını ele aldı. İkinci yazımızda Kamil Tekerek YSP’nin ve ittifaklarının seçim politikalarını ele aldı. Üçüncü yazımızda Behiç Oktay Sosyalist Güç Birliği’nin seçimlerden sonra, bugününü ve geleceğini tartıştı. Son yazı mızda ise Gökmen Kılıç, TİP’in seçimde elde ettiği sonucun ne ifade ettiğini yazdı.

İyi okumalar…

Related Posts