Ekim İsmi
Ukrayna-Rusya savaşı bir turnusol kağıdına dönüşmeye başladı. Üstelik öyle bir turnusol ki, ortalamacı davranışlara, kaçamak cevaplara da aldanmıyor; rengini belli ediyor.
Savaşı ve savaşı adım adım hazırlayan koşulları tarihsel bağlamından kopuk ele alanların, emperyalizmi ve arayışlarını çözümlemelerinin merkezine koymayanların buradan “renksiz” çıkmaları mümkün değil.
Belki yeşil, belki turuncu, belki kirli bir sarı, belki ikisi ya da üçü birden… Mutlaka bir renkleri olacak…
Yaratılan onca manipülasyona, Ukrayna’nın Nazisever başkanının uluslararası medya tekellerince sürekli ön plana çıkarılmasına, emperyalist ülkelerin siyasetçilerinin türlü yaygaralarına rağmen savaşın arkasındaki gerçek niyetler örtülemiyor ve dünya halklarının en büyük düşmanı NATO ortaya fırlayıveriyor. Sosyalizmle savaşmak için kurulan bu terör örgütünün tek kutuplu dünyadaki rolünün üç başlığa oturacağı uzun süre önce belirlenmişti: sosyalizm tehdidini tekrar büyüyemeyecek kadar parçalamak, emperyalist yağmanın silahlı gücü olmak ve farklı ülkelerdeki olası devrimci dinamikleri yok etmek.
Misyonu bunlar olan NATO’nun Ukrayna’da yaptıkları ve insanlığın en büyük utançlarından Nazizmin NATO eliyle tekrar büyütülmesi ise tesadüf görülemez. Emperyalist saldırganlık ve Nazizm onlarca yıl sonra yine birlikte yine kol kola kan peşindedir.
Onlar kan kovalasınlar; eminiz ki, geriye kızıl bayrağı ayağı altına alan Ukraynalı faşiste o bayrağın anlamını anlatan ve faşistlerin erzak yardımını reddeden teyzemiz kalacak…
* * *
Dergimizin bu sayısındaki yazıların ağırlığını da Rusya-Ukrayna savaşı dolayımı ile gündeme gelen bazı tartışmalar ve NATO oluşturuyor.
Berkay Çelen’in değişen seçim sistemiyle ilgili değerlendirmesi ve Umut Kuruç’un Millet İttifakı’nın programı da denilebilecek mutabakat metni üzerine yazdıklarını, Çağlar Tekin ve Seyhun Sarıtaş’ın Ukrayna’daki savaş üzerinden yaptıkları güncel ve ekonomik değerlendirme yazıları takip ediyor.
Dosyamızın konusu ise NATO. Cengiz Kılçer, Kamil Tekerek, Demir Silahtar ve Candan Badem NATO’yu ülkemiz ve bulunduğumuz bölge özelindeki müdahaleleri üzerinden anlatıyorlar. Okuma Notları bölümümüzü Barış Terkoğlu ve Sami Menteş’in yeni kitaplarına ayırdık ve kendileriyle bir söyleşi gerçekleştirdik. Son yazımızı ise Nevzat Kalenderoğlu kaleme aldı ve turnusolun çalıştığı başlıklardan biri olan NATO’culuğu Hasan Cemal özelinde değerlendirdi.
* * *
Son olarak, değinmeden olmaz, dergimizin planı yapılmış ve yazıları hazırlanırken Tayyip Erdoğan yaptığı bir konuşmada doktorları hedef aldı ve “giderlerse gitsinler” dedi. İşe bakın ki, doktorlara ve diğer sağlık emekçilerine saldırıların en fazla olduğu, ve sürekli arttığı, dönem yine AKP’nin dönemi. Tıpkı öğretmenler, mühendisler, mimarlar, akademisyenler gibi… Aklı, bilimi, bilimsel düşünceyi ülkeden kovmaya çalışanların hem ülkeyi 20 yılda nereden nereye getirdiği hem de iktidarlarının devamı için cehalete bel bağladıkları ortada.
Tüm bu baskılara karşı boyun eğmeyip ülkenin içinden geçtiği karanlıkta aydınlığın taşıyıcıları olmayı tercih edenleri, “bu memleket bizim” diyenleri selamlıyoruz…