Ülkemizin siyasi gündem açısından bereketi herkesin malumudur. Tek bir gün içerisinde yaşananlar başka ülkelerdeki aylar boyu yaşananlardan daha fazla olabilir mesela. Hatta, ironiktir, bu durum kimileri için “bu ülkeden başka yerde yaşayamamanın” kimileri için de “bu ülkede yaşamamanın” gerekçesi olarak gösterilir.
İşte bu kadar yoğun siyasi gündemlere sahip ülkemizde son zamanlarda öne çıkan mülteci sorunu ve Ümit Özdağ’la temsiliyeti artan mülteci düşmanlığı oldu. Özdağ’ın bir süredir, özellikle sosyal medya kullanımıyla, mültecileri hedefe koyarak popülerleşen politikaları Süleyman Soylu’yla olan atışmalarıyla magazinin de tepesine yerleşti. İşin bu kısımları ve Özdağ’ın temsil ettiği çizgi önemli; önümüzdeki günlerde bu çizginin politikaları başka siyasi öznelerce de sahiplenilebilir ve üretilen düşmanlık derinleştirebilir. Buna karşı sorunun kaynağını, mültecilerin ülkemizdeki “en ucuz” işgücü olarak pozisyonlarını, uluslararası boyutu da dikkate alan bir politikanın büyütülmesi zorunlu ve acil. Kestirmeden söylersek, AKP’nin, ABD’nin, AB’nin milyonlarca insanı etkileyen kanlı politikalarını en başa yazmadan yürütülecek her türlü politika iki yüzlü ve ırkçıdır.
***
Öne çıkan bir diğer gündem ise Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi ve geziye katılan isimler üzerinden başlayan tartışmalar oldu. Potansiyel cumhurbaşkanı adaylarından biri olarak gösterilen ve ne hikmetse “solcu” olduğu düşünülen İmamoğlu’nun çıkışları burjuva siyasetini ve figürlerini okuma becerisine sahip Marksistler için şaşırtıcı olmadı kuşkusuz. Şaşıranlar, ülkemizin, uzun süredir “baş meselenin” Tayyip Erdoğan’ın “devrilmesi” olduğuna ve “seçimi bekleme” stratejisine ikna olmuş güzel insanları oldular. Bu güzel insanların bir kez daha kandırılmaması için sosyalistlerin atacağı adımlara ve kuracakları ittifaklara hava kadar su kadar ihtiyaç olduğu açık….
***
Rusya-Ukrayna savaşı ve sonrasında yaşanan gelişmelerin basit konular olmadığını uzun süredir yazıyoruz. Ortada emperyalist ülkelerin dünya ölçeğinde tam anlamıyla kontrol edemedikleri bölgeleri kontrol etme, tam anlamıyla sömüremedikleri kaynakları sömürme arayışlarının olduğunu görüyoruz. Sovyetler Birliği’nin çözülüşü sonrası dünyanın nasıl paylaşılacağı sorusunun güncel yanıtlarından biri olarak görebileceğimiz Rusya-Ukrayna savaşının bir başlangıç olarak görülmesi, paylaşım kavgasının dünyadaki sınıf hareketlerinin dinamiklerini nasıl etkileyeceğinin yakından izlenmesi ve yeni bir devrimci çıkışın örülmesi anlamında da önemlidir.
Bu bağlamda dergimizin bu sayısının dosya konusunu emperyalizm olarak belirledik ve Türkiye’nin çok önemli üç hocasıyla, Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Prof. Dr. Korkut Boratav ve Prof. Dr. İzzeddin Önder ile söyleşiler gerçekleştirdik. Hocalarımız emperyalizmi, oluşum ve gelişim dinamiklerini, güncel aranışlarını anlattılar. Ufuk ve zihin açıcı bu söyleşiler için kendilerine teşekkür ediyoruz.
***
Dergimizle ilgili bir bilgiyi paylaşarak sonlandıralım. Dergimizin internet sitesi şimdiye kadar basılı dergimizin yazılarını paylaştığımız bir platform olarak kurgulanmıştı. Önümüzdeki günlerde internet sitemizde dergimizin basılı hali dışında yazıları, basılı yayının fiziksel sınırları dolayısıyla kullanamadığımız yazı, makale ve/veya dosyaları paylaşmaya başlayacağız.