Liberalizmin Türkiye siyasetindeki etki alanı, sosyalizmin güç kaybetmesi ile birlikte artmış, liberal siyaset her politik hareket içinde yükselişe geçerek kendine yer bulabilmiştir. Bu yükseliş ile birlikte Türkiye siyasetinin ana politik akımı haline gelmiştir. Özellikle 12 Eylül 1980 sonrası etkisini artıran liberal dalga, Osmanlı’nın son dönemlerini saymaz isek, Türkiye’de köklü tarihsel kökenleri olmamasına rağmen kendine birtakım kökler yaratmış, sağ ve sol siyasi akımlar içinde kendilerine yer buldukça sanki Türkiye tarihi sadece liberallerden ibaretmiş gibi bir hava da yakalamışlardır.

Hem bu durumu hem liberalizmin eşitlik-özgürlük mücadelesine verdiği zararları değerlendirmek amacıyla bu sayımızın dosyasını, 10. sayımızın dosyasının devamı olarak “Ütopyadan distopyaya liberalizm” başlığıyla belirledik.

Dosyamızın “Sosyalizmin ufku, stratejisi ve kültürü: Sol liberalizme geçit yok!” başlıklı ilk yazısında Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, sosyalistlerin ufkunun, stratejisinin ve kültürünün sol liberalizme geçit vermeyecek şekilde sahiplenilmesi gerektiğini ele alıyor. “Liberalizmin 21.yüzyılda bir “politik-ekonomisi” olacak mı?” başlıklı ikinci yazımızda Irmak Ildır, liberal iktisadın trajedisini ve 21. yüzyılda neler beklenmemesi gerektiğini ele alıyor. Dosyamızın üçüncü yazısı “Sınıf siyaseti mi kimlik(ler) siyaseti mi?” başlığını taşıyor. Bu yazıda Gazi Can, kimlik siyasetini derinlemesine ele alırken, dördüncü yazımızda Behiç Oktay “Heyuladan korkmak veya devrimden kaçış” başlığıyla Avrupa’daki komünist partilerin devrimci siyasetten kopuşunu ve bunun nedenlerini ele alıyor. Dosyamızın son yazısında ise Cengiz Kılçer bu topraklarda liberal ideolojinin ilk önemli isimlerinden olan Prens Sabahattin’i değerlendiriyor.

Keyifli okumalar dileriz…

Related Posts