Kurtuluş Kılçer
Bu yazının amacı, Doğan Avcıoğlu’nun siyasal ve ideolojik görüşlerinin teorik bir çözümlemesi olmayacak. Ama belli bir çözümleme ihtiyacını da gözeterek daha çok Avcıoğlu tarafından kurulan Kemalizm ile sosyalizm arasında kurulan köprüyü konu edinecek.
SSCB’nin çözülüşünden sonra 1923 Cumhuriyeti’nin de çözüldüğü bir kesitten geçiyoruz. Atatürk’ün doğrudan devlet tarafından bir simgeye dönüştürüldüğü ve Cumhuriyet’in reddiyesi üzerine kurulu yeni bir rejim söz konusu. Kemalist “zinde güçler” bugün yok. Ancak sokaklarda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen büyük kalabalıklar mevcut. Hal böyleyken, bugün Yön-Devrim Hareketi’ne, özelde ise Doğan Avcıoğlu’nun ülke tarihindeki yerine bir kez daha bakmak gerekli oluyor.
Kemalizm, artık resmi bir devlet ideolojisini değil, tersinden sokakta bir muhalif politik kimliği ifade ediyor. İkinci olarak, Kemalizm ne ordu da ne de CHP’de artık yeniden üretilebilecek bir politik kimlik bugün. Diyarbakır’da asılan pankart ise konumuzla ilgili: “Kahrolsun Kemalizm, Kahrolsun Laiklik, Kahrolsun Sosyalizm” yazan pankart “Yaşasın Şeriat” diye başlıyor.
Dün Türkiye devriminin yolu tartışılıyordu. Yön-Devrim ve MDD Hareketi, devrimci demokrasinin ana yatağını oluşturdu. Marksist gelenek ise kendisini Sosyalist Devrim hattı üzerinden şekillendirdi. Yine bugün devrimci arayış sürüyor ancak bambaşka koşullarda ve şartlarda. Ne Sovyetlerin prestiji ne üçüncü dünyacılık ne de ulusal kurtuluşçuluk rüzgârı esiyor. Tersinden emperyalizm ve gericilik, her şeyi tekelci kapitalizmin karanlığına mahkûm ediyor.
Yön-Devrim Hareketi, Türkiye siyasi tarihinde ve aydın hareketinde Kemalizm ile Marksizm arasında pozitif ilişki kuran bir hattı temsil ediyor. Kemalizm’in sol kanadı olarak da ifade edilebilir ve Kemalist devrimi tamamlama görevini sosyalizm misyonuyla tanımlıyordu. Doğan Avcıoğlu, Türk sağı için komünist, komünistler için ise Kemalist olarak anıla geldi. [1] Aslında Avcıoğlu, Kemalizm’i yeniden yorumluyor ve sola açıyor, sosyalizme bağlıyordu. Ama 1945 sonrası CHP’nin iktidarda olduğu “Kemalist devlet” ise, anti-komünizmi bir devlet politikası haline getiriyordu.
Cumhuriyet tarihinin 3 aydın hareketi; Kadro, Forum ve Yön-Devrim Dergileri, sadece solun değil, dönemin aydın hareketinin niteliğini ve siyasal yönelimini belirtilmesi bakımından önemli. “Kadro Kemalist demokrasi arayışıdır. Forum, soğuk savaş demokrasisini arıyor. Yön’ü, şiddet yoluyla sosyal demokrasiyi kurma denemesi olarak” [2] görülebilir.
Yön-Devrim Hareketi, geleneksel Türk-Osmanlı aydının anayasa, eğitim, rejim vb. odaklı üst yapısal kurumların değil alt yapı kurumlarının değişimini merkeze koyarak, bir farklılık yarattıklarını söylemek gerekir. Bunun Marksizm’den etkilenmelerine borçlu oldukları düşünülebilir. Yine bilindiği üzere kalkınma ve bağımsızlık, Yön-Devrim Hareketi’nin üzerine bastığı iki temel teorik ve siyasal dayanak noktası. Ancak, doğrudan “zinde kuvvetlerin” devreye girdiği bir devrim arayışı, geleneksel aydın hareketindeki süreklilik çizgisi olarak okunmalı.
Özel olarak Avcıoğlu’nun temsil ettiği Yöncülerin politik çizgisini tanımlamadan önce Avcıoğlu’nun sosyalizme yönelik sözlerini vurgulamanın yararlı olacağını düşünüyorum.
“Sosyalizm” sözcüğünün dahi tabu kabul edildiği bir dönemde Doğan Avcıoğlu, daha Yön’ün ilk sayısında, “Yirminci yüzyılın ikinci yarısında azgelişmiş memleketler için tek çıkar yol sosyalizmdir” [3] diyerek, sosyalizme yönelik tutumunu dile getirmiştir. Hatta Avcıoğlu için sosyalizm, Atatürkçülüğün bir adım sonrası olarak görülür. [4]
“Esasen sosyalizmi, halkçılık, devletçilik, devrimcilik, laiklik, Cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkelerine dayanan Atatürkçülüğün en tabi sonucu ve devamı sayıyoruz. Sosyalizmin, Atatürk devrimlerini geliştirme ve götürme yolu olduğuna inanıyoruz”. [5] Avcıoğlu’nun bu sözleri bir yandan Atatürkçülük’ün doğal sonucu sosyalizm ve aynı zamanda Atatürk devrimlerini ileri götürmek için sosyalizmi bir araç olarak gördükleri anlamına geliyor. Yöncüler açısından mesele ne hedefin sosyalizm olup olmadığıyla ilgiliydi ne de sosyalizmin tanımıyla. Mesele Türkiye’de sosyalist toplum düzeninin nasıl ve hangi yollardan geçilerek kurulacağı ile ilgiliydi. [6] Avcıoğlu, “Sosyalizm Anlayışımız” başlığıyla yazdığı makalede üç tip sosyalizm saptıyor: Doğu sosyalizmi, batı sosyalizmi ve az gelişmiş ülkeler sosyalizmi diyerek ve Sovyet sosyalizmini totaliter, batı sosyalizmini bize özgü olmadığını saptayarak, az gelişmiş ülke sosyalizmini işaret edip aslında üçüncü dünyacı devletçi kalkınma yolunu sosyalizm olarak kavrıyordu.
Aslında yarım kalan Kemalizm’in tamamlanma aşamasına sosyalizm öncesi bir intikal devresi olarak değerlendiriyordu Avcıoğlu. O açıdan Atatürkçülüğün altı okuna yeni bir anlam yüklemeye çalışmıştır. “İnkılapçılık”, radikal bir iktisadi ve sosyal düzen değişikliğini ifade etmek üzere “devrimcilik” olarak kullanıldığında; “Halkçılık”, sınıfsız, sömürüsüz, kaynaşmış kitle yerine işçi ve köylülerden oluşan emeklilik kesimlerden yana toprak ağalarına ve burjuvaziye karşı bir politik olarak anlamlandırıldığında; “devletçilik”, dış ticaret ve mali kurumların devletleştirilmesi yoluyla ülke ekonomisini uluslararası kapitalizmin peyki olmaktan kurtaracak tedbirlerin alınması ve halkçı politikanın uygulanma şeklini tarif edildiğinde; “milliyetçilik” emperyalizme karşı mücadelenin tam bağımsız bağımsızlığın ana dayanağı olarak içerikler indirildiğinde [7] “intikal devresinin” “asgari program” ortaya çıkıyordu.
AVCIOĞLU’NDAN ATATÜRK ELEŞTİRİSİ
Yön-Devrim Hareketi, Kemalizm’i ileri götürmek hedefiyle kendilerini tanımlarken aynı zamanda açık eleştiri yapmaktan da geri durmamışlardır. “Kemalizm’in öz evlatlarıydılar. Bu yüzden babalarını ya da ailelerini eleştirmekte son derece cesurdular.” [8] Bu tavır Doğan Avcıoğlu’nun Kemalizm eleştirisinde net bir biçimde fark edilir. Avcıoğlu, Atatürk’ün söylemindeki çelişkilere işaret ediyor ve bu çelişkilerin kaynağını ise kapitalizmden yana olmakla eleştiriyordu. “Atatürk, bir yandan emeğin hakkını savunur ve ‘bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve kapitalizme karşıyız’ derken, öbür taraftan da ‘memleketimizde milyonerlerin hatta milyarderlerin yetişmesine çalışacağız’ diyor ve bizde küçük çiftçi-büyük arazi sahibi, küçük sanat erbabı-büyük tüccar, amele-büyük sermaye sahibi gibi farklı sınıftan olmadığını’ belirtiyordu.” Atatürk’ün bu sözleri, Avcıoğlu’na göre birbirleriyle uzlaştırılması imkânsız görünen sözlerdi. “Bir fikir keşmekeşi”nden ibaretti. [9]
Avcıoğlu, Türkiye’nin o günkü şartlarında işçi sınıfının örgütsüz, bilinçsiz ve güçsüz olduğunu saptıyordu. Yerine aydın-asker-gençlik şeklinde özetlenebilecek zinde güçleri koydu. Çünkü işçi sınıfının büyümesini ve şuurlanmasını beklemek için zaman yoktu. Sosyalist inşanın öncüsü olabilmesi için “intikal döneminde” sınıfın çoğalması ve bilinçlenmesi gerekiyordu. Ama intikal devresinin öncüsü olamazdı. Öncülüğü aydın-gençlik-asker şeklinde özetlenecek zinde güçler yapacaktı.
Yön, burjuva sözcüğünden daha çok komprodar burjuva anlamı çıkardı. Burjuvanın bir sınırlı bağımsızlığı olduğu düşünülüyor ve kompradorun bu ölçüde bile bir bağımsızlığı bulunmuyor: [10] Şu sözler Avcıoğlu’nun Sosyalist Gerçeklik başlıklı makalesinden: “Burjuvazi, büyük burjuvaziden ibaret değildir burjuvazi içinde de çeşit tezatlar ve menfaat çatışmaları olabilir, mesela toprak ağası, sanayici ve ithalatçıların menfaatleri birbirinden farklıdır. Hala memleketimize en kudretli grup olan ticaret burjuvazinin, sanayi ve ziraat alanında sağladığı ezici hakimiyet, iş ve aile ittifakları, bu tezatların büyük güçte açığa çıkmasını önlemektedir. Fakat yakın bir gelecekte dış ticaretin liberasyonu, müşterek pazara giriş ve sanayinin gelişmesi bu tesisatları arttırabilir. Sanayinin konsantrasyonu büyük ve küçük sanayi arasında menfaat çatışmalarına yol açabilir. Bu sebeple, burjuvaziye karşı takılacak tutun dikkatle ilgilenmesi incelenmeli, blok olarak karşıya almaktan imkân nispetinde kaçınılmalıdır. Bir kısım sanayici, dış ticaret serbestisi isteyen ithalatçıya karşı, milli sanayi geliştirmek isteyen milliyetçilerden yanında pekâlâ yer alabilir. Küçük sanatlar içinde durum farklı değildir. Politika, bu ihtimalleri göz önünde tutarak hazırlanmalı, bütün burjuvazinin büyük burjuvazinin etrafında kenetlenmesi önlenmelidir. Özetlersek, memleketi bugünkü iktisadi gelişme safhasında, sosyalizm yolu, demokratik milli kurtuluş hareketinden geçmektedir. Sosyalistler her türlü dogmatizm ayrılıktan sıyrılarak, toplumun çeşitli sınıflarında mevcut, gerçek demokrasi taraftarı vatanseverleri toplayabilecek olan milli kurtuluş cephesini gerçekleştirmeye çalışmalıdır.” [11]
Avcıoğlu’nun çizdiği devrim stratejisi tam anlamıyla milli demokratik devrim çizgisidir. Doğrudan sözü kendisine bırakalım: “Özetlersek, memleketimizde ne orta çağ ne de emperyalizmin hâkimiyetinden kurtulamamıştır. Atatürk’le başlayan milli kurtuluş hareketi tamamlanmamıştır. Türkiye bugün birçok az gelişmemek gibi milli kurtuluş hareketi safhası bulunmaktadır. Bu hareket baştan ulaşmadıkça, demokrasi ve sosyalizm yolunda ilerleme kaydetmek mümkün değildir. Sosyalizme giden yol, milli kurtuluş hareketinden geçmektedir.” “O halde sosyalizmin bütün temel meselesi, anti-emperyalist ve anti-feodal mücadeledir. Bu mücadele işçi sınıfı yalnız değildir mücadele, bütün demokratik ve vatansever kuvvetleri ilgilendirir. Atatürk devrini yaşamış, devlet geriye sahip Türkiye’de, anti-feodal ve anti-emperyalist mücadele, bütün sosyal gruplarda yankı bulacaktır.” [12] Kapitalizme karşı doğrudan sosyalist mücadele Avcıoğlu’nun çizgisinde bulunmuyor, Avcıoğlu için sosyalizm, bir tür hızlı kalkınma yolu olarak karşımıza çıkıyor. Kapitalizmin iç gelişme dinamikleri görülemiyor.
KEMALİST Mİ MARKSİST Mİ?
Aziz Nesin’in Yön-Devrim hareketine yönelik tanımlaması şöyle: “Kadrocularla, Yön ve Devrimci’lerin bizce en büyük ayrımı şudur: Kadrocular, Marksizm’i yaratmak istedikleri Kemalist teoriye bir araç olarak kullanmak istemişlerdi. Oysa bugünkü sol Kemalistler, Kemalizm’i Marksizm’e bir araç, hiç değilse sosyalizmin ilk aşaması için bir araç olarak kullanmak istiyorlar. Bu bakımdan, sol Kemalistlerin Marksist olmadıkları kanısına katılmıyorum.” (Aziz Nesin, 1970) [13] sözleriyle Nesin, Avcıoğlu başta olmak üzere Yöncülerin Marksist sayılması gerektiğini söylüyor.
Teorik ve tarihsel bir çerçeveden baktığımızda Marksizm üzerinden Kemalizm’i teorik-politik-ideolojik olarak tanımlama ve anlamlandırmak mümkün. Ancak Kemalizm’in eksiklerini tamamlamak için Marksizmi mi yoksa tersinden Kemalizm’i Marksizme bir araç olarak mı gördükleri, Yön-Devrim Hareketi’ni tanımlamak için yanıtlanması gereken temel soru olarak karşımıza çıkıyor. Sorunun yanıtı ne olursa olsun, altının kalınca çizilmesi gereken şey şudur: Kemalizm ile sosyalizm arasında kurulan pozitif ilişki.
Türkiye’de gericilik Kemalizm düşmanı. Liberalizmin de modernite eleştirileri üzerinden Kemalizm’e eleştirel bir yaklaşım içinde olduğu biliniyor. Özel olarak Kürt siyasi hareketinin Kemalizm’e bakışının olumlu değil tersinden bir zıtlık barındırdığı da açık. Türkiye sosyalist hareketinin Kemalizm’le ilişkisi ve bakışı konusu ise Marksist bir teorik çerçevesinden ve bağımsız bir siyasal pozisyon üzerinden sağlıklı kurulabilir. Yön-Devrim Hareketi’nin, Türkiye sosyalist hareketinin özellikle devrimci-demokrat bölmelerini nasıl etkilediğini ve hatta belirlediği ise işin bir başka boyutu. Genel olarak yapılan en büyük yanlış ise kopuşun düşmanlığa evrilmesi olarak görülebilir.
“27 Mayıs darbesi ve hemen ardından gelen hareketlenmeler, Türkiye’nin aranışlarını dünya solunun o anki gündemi ile daha çok çakıştırıyor. Sonuç olarak da en önemlisi: Türkiye’de eski Marksistlerin Kemalizmi Kemalistlerin de Marksizmi ilk kez ya da yeniden keşfetmeleri ile 61-71 dönemine damga vuracak nicelikli ama şekilsiz bir blok ortaya çıkıyor. Avcıoğlu’nun Marksizmi yeni yeni Mihri Belli ve çevresinin ise Kemalizmi bir kez daha keşfetmelerinde ileri adımlar atıldıkça geçmişte hep kesintiye uğramış bir çizgi yeniden şekillenmeye başlıyor.” [14]
Avcıoğlu açısından “Sosyalizm ise aslında Kemalist devletçilik politikasının halkçı uygulaması” [15] olarak kavranıyor. Dönem üçüncü dünyacılık, Sovyet prestiji, bağımsızlıkçı hareketler, Keynesçi ekonomik model vb. rüzgarının estiği bir dönemdir. Ancak Yön-Devrim Hareketi’nin bu dönemde yüzünü sosyalizme dönerek, Kemalizm’in sol yorumu üzerinden bir anti-emperyalist siyasal-teorik-ideolojik çizgiyi ortaya koyması önemsiz sayılamaz. “Yön devrim hareketinin siyasal söylemi, sosyalizme eklemlenmiş Kemalizm idi. Yöncüler, Kemalizm’in ilkelerini Marksizm’den yararlanarak yeniden yorumlamak istemişlerdi. Böylece toplumun iktisadi ve sosyal yapısını sosyalist bir düzene doğru değiştirmeyi mümkün kılacak bir program elde edebileceklerine yarım kaldığına inandıkları Kemalist devrimi tamamlayabilecek eklerine inanıyorlardı.” [16]
Yön-Devrim Hareketi’ne “Kemalizmin sol yorumu” şeklinde bakmak yanlış olmayacaktır. İşte Kemalizm’in bu yorumu, sosyalizmin bir türü olarak betimleniyor. Ancak Marksizm en temel paradigması sayılacak sınıf analizi ne yazık ki Avcıoğlu ve Yön çizgisinden belirleyici bir öge değil, olsa olsa bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. “Yön hareketinin ideolojik belirleyici öğeleri ulusçuluk ve anti-emperyalizmdir. Hareketin çizgisi çok açık şekilde Kemalist mirastan kaynaklanıyor. Yön Kemalizm’e devrimci demokrat bir yorumla canlılık kazandırma misyonunu üstleniyor. Türkiye’de demokratik devrimin eksikli kalışını Kemalizm’den sapmalara bağlayan bir iradeci tahlil, gene iradeci müdahalelerin sapmaları budayabileceği sonucuna ulaşıyor. Kemalizm’in özüne dönüş, orduya dönüş anlamına da geliyor. İradecilik, zinde kuvvet “ilerici” subaylar aracılığıyla, darbecilik olarak somutlanıyor.” [17] Yön Hareketi’ni değerlendirirken şu noktanın altını ise özel olarak çizmek gerekir: Yön-Devrim Hareketi, iktidar perspektifini hatırlatıyor.
Sınıfsal analiz olmayınca Kemalizm de sınıfsal bir teorik çerçeveden ele alınmıyordu. Kemalizm’in tek yanlışı kapitalizm tercih olarak görülüyor, Kemalizm’in tam boy uygulanması bütün sorunları çözecek diye düşünülüyordu. Kemalizm’in altı ilkesi, Marksizm devreye sokularak yeniden tanımlanıyordu. Ancak başlı başına Kemalizm bir sınıfsal tarihselliğe ve niteliğe sahipti. 1923, Türkiye’nin burjuva devrimidir. Bu anlamıyla Kemalizm’den, sosyalizm çıkarmak, Kemalizm’in sınırlarını zorlamak kadar teorinin de sınırlarını zorlayacaktı; kendi sınıfına ihanet eden Jakobenizmin karakteristik özelliklerinden iradecilik Yöncülere de bulaşacaktı:
“Hayat milli liderleri ve burjuvazinin devrimci unsurlarını sosyalist olmadıkları halde anti-kapitalist tutum almaya, komprador burjuvazi ve feodaliteyi tasfiyeye ve sosyalist çözüm yollarına yaklaşmayı zorlamaktadır bu tutum doktrini tercihlerin değil objektif şartların sonucudur. (…) Böylece Marksist Leninistleri modellerinden farklı yollardan, az gelişmiş bir ülkede sosyalizmin zeminini hazırlama ve daha sonra sosyalizme geçme imkanları ortaya çıkmaktadır.” [18] Avcıoğlu için, Türkiye’nin özgünlüğü ve “objektif koşulları” böyle diyordu. Türkiye gerçeğini bilmeden batı tipi Marksizm ile olmaz derken, bu sefer burjuvaziye sosyalizm kurdurtma misyonu yüklüyordu. Yine aynı şekilde burjuvazinin tarihsel olarak gericileştiği bir çağda, “devrimci burjuva” arayışı cuntacılık oluyordu. “Avcıoğlu, kuşkusu somut durumu somut tahlili peşindeydi; ama, teoriyi, bu tahlil sonucu ortaya çıkacak bir kurgu olarak görüyordu. Başka bir değişle, sonradan katacağız zenginlik ne olursa olsun, somut durumu somut halini de kapsayıcı bir teorik ve tarihsel çerçeveden yola çıkması gerektiğini göremiyordu. Üstelik, “doktriner tercihler” yerine “objektif şartlardan” yola çıkan bir halkçılığı ya da sosyalizm kendisinden önce savunmuş nice devrimci vardı: Blanqui’den Rus Narodniklerine’ne, oradan altmışlı yılların Afrikalı ve Latin Amerikalı devrimcilerine kadar.” [19]
9 Mart 1971 günü bir hükümet darbesiyle iktidara gelmeyi planlayan Avcıoğlu’nun planı tutmadı. 12 Mart darbesi, aynı zamanda Yön-Devrim Hareketi’nin de sözünün bittiği tarih oldu. Zamanında bu yola girerken Avcıoğlu “Ya Başbakan olurum ya da asılırım” demişti. (Aren 1993). Ne Başbakan oldu ne de asıldı. Kemalizm’in aşkın düşünürü olarak (Küçük 1983) Türkiye’de siyasal düşünce içindeki yerini aldı. [20]
Kemalizm’in solunda, sosyalizmin sağında ama “Doğan Avcıoğlu tek başına cuntacılığın ikinci sınıf bir iş olduğunu kavradıkça Marksizm’e daha çok ısınan bir ihtilalci” [21] olarak tarihe geçti.
NOTLAR
[1] Solculara göre Marksist argümanları “politika icabı” kullanıyor ve gerçekte burjuva-Kemalist idiler. Sağcılara göre ise Kemalizm, komünistliklerini kapatmak içindi.
[2] Yalçın Küçük, Aydın Üzerine Tezler, 5. Cilt, Tekin Yayınevi, 2 Kasım 1997 Baskısı, sayfa 576
[3] A.g.e, S 272
[4] Doğan Avcıoğlu, Sosyalizm Anlayışımız, Yön 36
[5] A.g.e
[6] Yön-Devrim Hareketi, Gökhan Atılgan, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Cilt 8, Sol, İletişim Yayınları, S.632
[7] Yön-Devrim Hareketi, Gökhan Atılgan, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Cilt 8, Sol, İletişim Yayınları, S. 639
[8] Gün Zileli, aktaran sayfa Gökhan Atılgan, Yön-Devrim Hareketi, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Cilt 8, Sol, İletişim Yayınları, S. 625
[9] A.g.e
[10] Yalçın Küçük, Aydın Üzerine Tezler 5, Tekin Yayınevi, Baskı 2 Kasım 1997, S. 644
[11] Aktaran Yalçın Küçük, Age, S. 679
[12] Aktaran Yalçın Küçük, Age, S. 688
[13] Aktaran Gökhan Atılgan, Yön-Devrim Hareketi, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Cilt 8, Sol, İletişim Yayınları, S. 629
[14] Metin Çulhaoğlu, Gelenek Dergisi, Solda Kimlik Aranışları, Sayı 38
[15] Yalçın Küçük, Aydın üzerine Tezler 5, Tekin Yayınevi, Baskı 2 Kasım 1997, S. 659
[16] Yön-Devrim Hareketi, Gökhan Atılgan, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Cilt 8, Sol, İletişim Yayınları, S. 615
[17] Aydın Giritli, Türkiye’de Devrimci Demokrasi, Gelenek, Sayı 8, Haziran 1987
[18] Hikmet Özdemir, Kalkınmada bir strateji arayışı: Yön Hareketi, Bilgi Yayınevi, 1996, s.142
[19] Yön çizgisi ve Avcıoğlu: Teorisiz Devrimcilik Aranışı, Metin Çulhaoğlu, Sol Dergisi, Şubat 2005, 233. sayı, sayfa 31
[20] Yön-Devrim Hareketi, Gökhan Atılgan, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Cilt 8, Sol, İletişim Yayınları, S. 645
[21] Metin Çulhaoğlu, Solda Kimlik Aranışları, Gelenek Dergisi, Şubat 1988, sayı 15