Dünya ölçeğinde son yıllarda yaşanan küresel ısınma ve beraberinde gelen afetler dünyanın bir yok oluşa doğru gittiği endişesini arttırıyor. Konuyla ilgili açıklanan raporlar da tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor ve acil müdahale çağrıları yapılıyor. Bu tabloyu asıl ortaya çıkaran nedenin kapitalizm olduğu tartışması zaman zaman yapılsa da çoğu durumda bu ilişkinin üstü örtülü bir şekilde ortaya konuyor ya da görmezden geliniyor. Sermaye sınıfının doğayı bir rant alanı olarak görmesi ve yıllar içerisinde artan tahribatla birlikte gezegen açısından, gelecek açısından, emekçiler açısından insanca yaşanabilir bir dünya umudu azalıyor. Sermaye sınıfı yarattığı tahribatın faturasını da emekçilere çıkarmaktan vazgeçmiyor ve sorumluluğu kendi üzerinden atarak bireysel çözümlerle kapitalizmi “sürdürmeye” çabalıyor.

Açık ve net olarak kapitalizmin sürdürülebilir bir düzen olmadığını, iklim krizinin bireysel çözümlerin ötesinde bütünlüklü, toplumsal bir mücadeleyle birleştiğinde önlenebileceğini ve bu krizin sorumlusunun sermaye sınıfı olduğunu ortaya koymak gerekiyor. “İklim krizi kapitalizmin krizi” başlıklı dosyamızda bu tartışmaları ele alıyoruz.

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu “Küresel iklim değişikliği ve kapitalizm” başlıklı dosyamızın ilk yazısında iklim krizinin temelinde kapitalizmin kârlarını arttırarak sermaye birikimini hızlandırmak olduğunu belirtirken tartışmayı devam eden iklim konferansları üzerinden değerlendiriyor ve çözümün sosyalizmde olduğunu vurguluyor. Dosyamızın ikinci yazısını Hakan Yurdanur kaleme aldı. Yurdanur, “Ekonomi-toplum-doğa dizilişi bize neyi anlatır?” başlıklı yazısında kapitalizmin işleyiş yasaları sonucunda insanın insana ve doğaya yabancılaşmasını tartışırken kapitalizmin varlığının doğanın yok edilmesine bağlı olduğunu dolayısıyla kapitalizmin iklimi, doğayı korumak gibi bir çabasının olmadığını belirtiyor. “Küresel iklim değişimi ve ormanlarımız” başlıklı dosyamızın üçüncü yazısında Prof. Dr. Tuncay Neyişçi çevre ile ilgili tüm tartışmaların ekonomik ve politik konular olduğunun anlaşılması gerektiğini belirtirken gücü elinde bulunduranların çevrenin sömürü alanına dönüşümünün sorgulanmasını engelleyen yöntemler izlediklerini aktarıyor. Prof. Dr. İlker Cenan Bıçakçı “Kapitalizmin açmazı: İklim krizi” başlıklı dosyamızın son yazısında tüketime dayalı büyüme modelinde üretim süreçlerinde maliyetleri düşürmek için atılan adımların çevresel riskleri doğurduğunu, kamu yararı gibi söylemlerin arkasına sığınarak ve bir dizi hukuksuzlukla birlikte kaynakların talan edilişini ele alıyor ve sermaye birikimini önceleyen bir sistemde insan ve doğanın geri planda kalışının kaçınılmaz olduğunu, sonuç olarak iklim krizinin kapitalizmin açmazı olduğunu vurguluyor.

İyi okumalar dileriz…

Related Posts