Kübra Farcad
SÜRECİ BAŞA SARALIM…
19 Mart halka, gençliğe yapılan bir darbeydi. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlatılan 19 Mart darbesi süreci, sadece AKP’nin muhalefeti baskı altına alması değil, aynı zamanda AKP’nin kurduğu yeni vesayet rejiminin şimdilik doruk noktasıydı. Toplumun tepkisi CHP ile sistem içinde şekillenmeye başladıysa da kısa sürede ana muhalefeti, düzeni aşar bir hale geldi. Bu süreçte gençliğin verdiği tepki uzun süredir biriken toplumsal, siyasal, ekonomik baskıların dışavurumu olduğunu gösterdi. Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve sonrasındaki süreç Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı siyasal, hukuki ve ekonomik tıkanmaların açık bir yansımasıdır. İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilerin polis barikatını aşıp Saraçhane’ye yürümesiyle somutlaşan bu süreç sonrasında başta öğrenci gençliğin korku duvarlarını aşıp sokaklara çıkmasıyla yeni bir dinamiğe evrildi.
BARİKATLAR AŞILDI, DUVARLAR YIKILDI!
Polis barikatlarının aşılması diğer şehirlerdeki öğrenciler için direniş çağrısı oldu. İktidarın yıllardır elini kolunu bağlamaya çalıştığı gençler, öğrenci hareketinin yeni bir dönüm noktasına ulaştı. Peki neydi bu dönüm noktası? Barikatları aşan öğrenciler, korku duvarlarını da yıktı. İktidarın kızılcık sopası olan gözaltılar, tutuklamalar gençliğin gözünde hiçe dönüştü. İstanbul’da başlayan direniş Ankara, İzmir, Antalya, Eskişehir ve birçok şehirde büyümeye başladı. ODTÜ’de öğrenciler polis ablukası altına alındı. Arkadaşlarını ablukadan kurtarmak isteyen gençler en ağır işkencelerle karşılaştı.
Eylemlerde gözaltına alınan arkadaşlarımız polisin işkencesine, çıplak arama ile adlı adınca tacizine uğradı. Bu olanlar gençliği sindirmek bir yana dursun aksine perçinledi. Genç kuşaklar hakkında umudu olmayanlara gençler mücadeleyle cevaplarını verdi. Bir yandan sokak eylemleri devam ederken diğer yandan da üniversitelerde boykot ilan edildi. Öğrenciler toplu halde derslere girmedi, ekonomi boykotunu örgütlediler. Birçok üniversitede boykot komiteleri dayanışma içinde süreci yönetti. Yandaş olan sermayeler kara listeye eklenince AKP harekete geçti ve 2 Nisan gününü alışveriş yapma çağrısıyla karşı bir süreç başlattı. Bakanlar soluğu Espressolab’de aldı. Polis barikatlarını sermayeyi korumak için çekti. Sermayedarlar yandaş mekanları ziyaret etti. Tam süreç duruldu derken AKP gerici bir hamle daha yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın proje okul uygulaması kapsamında yaptığı son atamalarla, ülkenin en köklü liselerinde öğretmenler görevden alınarak norm fazlası ilan edildi. Lise öğrencileri dersleri boykot etti. Yüzlerce liseli öğretmenleri için eylemler, basın açıklamaları düzenledi. Mezunlar ve veliler okul kapılarında öğrencilere destek olmaya gitti. Öğrenciler bu eylemler sırasında, müdürler tarafından aşağılamalara, tehditlere maruz kalsa da mücadeleden vazgeçmediler.
GENÇLİK NE SÖYLÜYOR MUHALEFET NE YAPIYOR?
22 yıldır AKP’den başka iktidar görmeyen gençler talepleri ve gelecekleri için mücadele ederken sadece AKP’yi değil düzen muhalefetini de sorgulamaktadır. Gençler, AKP’nin gerici, faşist yönetimine karşı dururken, aynı zamanda sistemin muhalefet kanadında yer alan CHP’nin sunduğu geçici, yetersiz çözümlerini de aşan taleplerde bulundular. Örnek vermek gerekirse, kampüslerden yükselen “hükümet istifa” sloganları CHP’nin erken seçim odaklı siyasal hattını aşmıştır. Sandık siyaseti, gençliğin isteklerini karşılayamayacak kadar havada kalmıştır. Bugün de sandık siyaseti gençlerin ufkuna yetmemektedir. Geçtiğimiz on yılda düzen muhalefetinin “parlayan yıldızı” olarak lanse edilen HDP-DEM Parti çizgisi ise bu süreçte sermaye devleti ile pazarlığa oturmuş, meydanlarda mücadele yerine Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı bileşenleri ile kurulan masalar tercih edilmiş, Devlet Bahçeli’ye methiyeler düzülmüştür. Bu sebeple gençlerin sorunlarının düzen muhalefeti aracılığıyla yanıt bulması oldukça zordur.
EŞİTSİZLİK DERİNLEŞİYOR, ÖFKE BÜYÜYOR
Peki bizler, gençler nasıl bu hale geldik? Kapitalizm girdiği her alanda sınıfsal eşitsizlikleri derinleştirdi ve derinleştirmeye devam ediyor. Kapitalist düzen sadece ekonomiyi değil beraberinde toplumu da değiştirir. Emekçi sınıflar, tüm toplumsal kaynaklardan mahrum bırakılıp şükür anlayışına terkedilirken, sermaye sınıfı ise bu kaynakların sahibi olarak ayrıcalıklı bir yaşam sürüyor. Bu derinleşen eşitsizlik, sadece ekonomik bir çelişki yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal yapıyı da bozuyor.
Bugün gençler en temel hakkı olan parasız, eşit bir eğitim istiyor. Ülkemizde eğitim alanında uygulanan politikalar, toplumsal faydadan kopmuş, eğitimi sermaye sınıfının kâr sağladığı bir alana dönüştürmüştür. Parasız eğitim, sadece bir ekonomik talep değil, aynı zamanda toplumsal eşitlik, özgürlük ve adalet talebidir. Gençler başka şehirde üniversite okumak için devlet yurtlarına başvuru yapıyor fakat devlet yurtlarının yetersiz olması ve özel yurtların da pahalı olmasından dolayı gericilere mahkûm ediliyorlar. Yetersiz yurt sorunu ve özel yurt fiyatlarının fahiş fiyatlarda olması en çok tarikat ve cemaatlere yarıyor. Yurt çıkmazsa paraları olmadığı için tarikat ve cemaat yurtlarına mecbur bırakılıyorlar.
Sermaye ve dinci gericilik çıkarları için birlikte hareket ediyorlar. Tarikat yurtlarının baskısından, düzeninde boğulan gençler intihar ediyorlar. Öğrenciler daha okurken KYK kredisiyle borç altına giriyor, işsizlik kaygısı yetmezmiş gibi bir de borç kaygısıyla mücadele ediyorlar. Devlet okullarında, üniversitelerinde eğitimin içi boşaltılmış durumdadır. AKP iktidarı kindar ve dindar bir nesil yetiştirmek için gerici, bilimden yani gerçekten uzak bir müfredat yaratmıştır fakat aynı iktidarın çocukları en iyi kolejlerde, yurtdışındaki okullarda eğitim görmektedir. Parası olmayan AKP’nin yobazlığına mahkum edilirken parası olan en iyi eğitimi almaktadır. Eşit, parasız ve laik bir eğitim her öğrencinin hakkıdır. Bu talepler sadece öğrencilerin değil, çocuğuna beslenme koyamayan, okul harçlığı veremeyen, okul eşyalarını alamayan ailelerin de talepleridir.
İktidarsa bu taleplere kardercilik, şükürcülükle cevap vermektedir. Emekçiye “razı gelin”, zengine “istediğinizi yapın” anlayışı bunu göstermektedir. Parasız eğitim talebi, bu adaletsiz düzene karşı verilen emekçi sınıfın mücadelesidir. Gençler geleceğe kaygıyla değil güvenle bakmak istiyor. Bugün her alan, her durum, her olay AKP’nin gericiliğine boğulmuştur. Mezun olan gençler iş bulmak için canhıraş mücadele ederken iktidar yandaşları bir selam ve ricayla en iyi işlerde görev almaktadır. AKP kendi hegemonyasını kurmak için her türlü yasaklamaları getirmiştir. Kültürel, politik, ekonomik hegemonyasını ne kadar yaymaya çalışsa da gençlik bu zorlamaları reddetmiştir.
YENİ BİR CUMHURİYET, SOSYALİST CUMHURİYET
19 Mart darbe sürecinden bu zamana kadarki süreçte görülmelidir ki gençliğin taleplerine gerçek anlamda yanıt üretebilecek yegâne çözüm, mevcut düzenle radikal bir kopuşu ve yeni bir toplumsal yapının inşasını hedefleyen bağımsız ve sosyalist bir siyasal hattır. AKP, yıllardır gençlere yönelik çeşitli vaatlerde bulunsa da bu vaatler genellikle istedikleri düzenin sınırlamasıyla çizilmiştir. Gençler, işsizlik, eğitimsizlik, özgürlük gibi sorunlarla karşı karşıya kalırken, gençleri laiklik dışı söylemlerine ve ideolojik çizgilerine uydurmak zorunda bıraktılar. Diğer taraftan bakıldığında, düzen muhalefetinin de gençlerin ihtiyaçlarına karşılık verebilecek durumda olmadığı görülmektedir.
Gençler ne AKP’nin gericiliklerine ne de düzen muhalefetinin sistem içi sıkışmışlıklarına mahkûm değiller. Bizlerin umut ettiği düzen, sosyalizmle gelecektir. Sosyalist bir cumhuriyet, gençliğin, emekçilerin, kadınların taleplerine gerçek bir karşılık verecek tek çözümdür ve bu, özgür, eşit ve adil bir geleceğin inşa edilmesinin yoludur.