Ali Ateş
1923 Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne evrimi, aynı zamanda Türkiye’nin kapitalistleşme tarihiyle doğrudan ilişkilidir. Emperyalizme rağmen ve ona karşı kurulan cumhuriyetin bugün doğrudan emperyalist-kapitalist sistemin parçası olarak emperyalizmle başta iktisadi olmak üzere askeri, siyasi ve kültürel bir bağımlılığı, aslında sadece bir evrimini değil aynı zamanda bir başkalaşımını da ifade ediyor. Ya da başka bir açıdan cumhuriyetin laiklik ve devletçilik ilkeleri söz konusu olduğunda bugünkü rejimin 1923 yılında kurulan Cumhuriyet ile arasında zıtlık ilişkisi içinde bulunduğunu söylemek pek mümkün. 2002 yılından beri iktidarda bulunan siyasal İslamcı AKP’nin dönüştürdüğü bir Türkiye ve kurmak istediği yeni bir rejim evresindeyiz. Bu rejimin temel paradigması, 1923 Cumhuriyeti’nin temel değerlerinin reddiyesi üzerine kurulu. “Neden bugün Cumhuriyet tartışması yapıyoruz?” Sorusunun yanıtını burada aramalıyız.
Ancak bu konuyu analiz etmeyi başka çalışmalara bırakmak kaydıyla, bu gerçeklik karşısında solun Cumhuriyet’e bakışı ve konumu yazımızın çerçevesini oluşturacak. Çünkü bugün 1923 Cumhuriyeti’nin reddiyesi üzerine gerici bir rejimin kuruluşunun köşe taşları döşenirken solun bazı unsurlarının “demokratikleşme” adına bu sürece örtülü bir destek verebildiği örneğin yeni anayasa tartışmalarında pekâlâ görülebiliyor. Ama bundan daha önemli olgu, bugün Cumhuriyet düşmanı yeni bir rejim kurulurken, solun Cumhuriyet’e bakışıyla ilgili. Salt reddiye değil “karşıya alan” ideolojik yaklaşım, politik olarak liberalizmin kimlik siyaseti çizgisini temsil eder hale getiriyor.
Yazının devamını okumak için ücretsiz kayıt olun