Hafıza-i Beşer

Çekoslovakya ve Ukrayna’da gözardı edilenler

Alperen Kandemir 

Soğuk Savaş ve sonrasıyla beraber ABD ve diğer emperyalist/kapitalist devletlerin kendileri dışındaki ülkeler hakkında yaptıkları haberler pek çok kez araştırmacıların konusu olagelmiştir. Özellikle belirli merkezler tarafından servis edilen haberlerin, iletişim araçlarında geniş yer bulması, dijital iletişim platformlarının tekelleşmesi buna bağlı olarak yükselen algı yönetimi. 

Her ne kadar bu konular yeni yeni hayatımıza girmiş olsa da aslında bu algı yönetiminin geçmişi İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’de gelişen ‘pragmatik’ sosyal bilim anlayışına dayanıyor. Özellikle sosyal bilimleri kendi emperyalist amaçları için yeniden düzenleyen Amerika, pek alanda bilimsellikten uzak tavır takınıyor. 

İçinden geçtiğimiz dönemde giderek tekel halini alan basın kuruluşları da yükselen algı yönetiminin bir parçası olmuş durumda. Tek elden servis edilen yalan ya da çarpıtılmış haberler ABD ve NATO’nun saldırılarını meşrulaştırma aracı haline geldi. 

1968’de Varşova Paktı ülkelerinin Çekoslovakya’ya yaptığı müdahale hakkında ve bugün Rusya’nın Ukrayna harekâtıyla ilgili yazılanlar aslında ABD’nin bu konuda ne denli ileri gidebileceğinin kanıtı. 

Prag’da yükselen halk düşmanlığı

Çekoslovakya Komünist Partisi içinde 60’lı yıllar boyunca Antonín Novotný öncülüğündeki Leninistler ile CIA destekli Alexander Dubçek arasındaki mücadele, 1967 yılının sonbaharında bir kriz halini aldı. Dubçek ve yandaşlarının amacı “Marksizm’in yaratıcı şekilde geliştirilmesi” gibi süslü söylemler altında Çekoslovakya’yı Sovyetler Birliği’nden uzaklaştırıp kapitalizme daha kolay kapı aralar şekilde ‘Çekoslovakya tipi sosyalizm’ kurmaktı”. Diğer sosyalist ülkelerden yeterli desteği bulamayan Novotný, partisindeki görevini bırakmak zorunda kaldı. Bunun üzerinde daha da güçlenen Dubçek ve yandaşları hem parti içinde hem de sosyalist sistemde tahribata hız verdi. 

Ülke içinde milliyetçiliğin yükselmesi, sosyalizmin kazanımlarının teker teker tasfiye edilmesi halk ve parti içindeki Leninistleri duruma müdahale etmek için harekete geçmeye zorladı. Kapitalizmin giderek piyasaya hakim olmaya başlaması ve halkın büyüyen tepkisi sonucunda Varşova Paktı birlikleri 20 Ağustos günü Çekoslovakya’ya askeri müdahale başlattı. 

Başlatılan müdahale Dünya çapında her anlamda şok etkisi yaptı. ABD ve diğer emperyalist devletler böyle bir müdahaleyi beklemediklerinden Çekoslovak halkının Varşova Paktı’na ilettiği yardım talebi gözardı edilerek yapılan harekat işgal olarak tanımlandı. 

Müdahale ile ilgili yeteri kadar bilgi sahibi olunmadığından Türkiye’de farklı tepkiler gözlemlendi. Özellikle TİP içinde Mehmet Ali Aybar bu müdahale sonrasında anti-sovyetik bir tavır alırken Behice Boran daha ihtiyatlı açıklamalar yaptı. Prag Müdahalesi, Türkiye İşçi Partisi içinde Mehmet Ali Aybar ve Behice Boran arasındaki tartışmanın “önemli bir dönemeci” olduğu ifade edilmektedir. Aybar bu konuda “Sovyetler Birliği’ni emperyalist olmakla suçlarken, aynı Çek reformistleri gibi Türkiye’ye özgü sosyalizm vurgusuna ağırlık vermekteydi.”

Ukrayna’da yükselen neo-naziler

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ABD öncülüğündeki NATO, bu coğrafyaya hızlı bir giriş yaptı. Diğer sosyalist devletleri devre dışı bıraktıktan sonra bir dizi ‘renkli devrim’ ile eski Sovyet ülkelerini kendine bağlamayı hedefleyen ABD’nin son durağı Ukrayna oldu. 24 Şubat 2022’de Rusya tarafından başlatılan askeri harekat sonrasında daha da fazla tartışmalara konu olan Ukrayna’da neo-nazilerin yükselişi sistematik olarak görmezden geliniyor.

2014 yılında yaşanan darbe sonrasında yükselen faşizm bugün geldiğimiz noktada Ukrayna’da iktidar olmuş durumda. NATO tarafında silahlandırıldığı ortada olan neo-nazilerin bugüne kadar yaptığı katliamlar büyük medya kuruluşları tarafından görmezden geliniyor. Nazi işbirlikçisi Bandera’nın geçtiğimiz yıllarda heykelinin dikilmesi bunun yanında devlet görevlilerinin ısrarla Nazilere ait simge ve sloganları kullanması emperyalizm ile faşizmin ne kadar ortaklaştığını gözler önüne seriyor.  

Gittikçe güçlenen Azak taburunun dünya çapında neredeyse kahraman ilan edilecek olması, siyasi olarak her fırsatta Hitler Almanya’sında kullanılan simgeleri sahiplenmesi, Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin 2014’te yaptığı bağımsızlık referandumu sırasında çıkan olaylarda çok sayıda insanı katletmeleri dikkat çeken detaylar arasında. Bunun yanında kendilerini desteklemeyenleri ağaca bağlayıp teşhir etmeleri ya da Romanyalılara sistematik olarak saldırmaları da tekelci medya tarafından görmezden gelinerek aslında insanlığa karşı suç işlenmiş oluyor. 

Geçtiğimiz günlerde Ukranina 24 kanalına konuşan Basın Subayı Andrey Kovalev, Ukrayna devleti ile Nazi Almanya’nın birbirlerine bağlı olduğunu açıkladı. Kovalev açıklamasında Ukrayna devletinin temellerinin 1941 yılında Nazi işbirlikçileri tarafından atıldığını iddia etti. 

SONUÇ

Giderek sisteme daha da bağımlı hale gelen medya kuruluşlarının öne çıkardıkları kadar görmezden geldikleri de giderek sorgulanır duruma gelmiş durumda. 1968 yılında Çekoslovakya’da yükselen milliyetçiliği ve halk düşmanlığını hasıraltı edenler bugün aynı şekilde Ukrayna’da iktidara gelen neo-nazilerin katliamlarını saklamaya çalışıyor. Her iki olayda da ABD ve NATO’nun aktif rol oynaması bence yaşanan olaylar karşısında nerede durulmasını net bir şekilde açıklamakta.

Almanya’da 1933 yılında iktidara gelen Nazileri, Sovyetlere karşı kullanmayı düşünen emperyalistler bütün bir dünyayı kana bulayan savaşa neden olanlar bugün aynı şekilde Ukrayna’da yükselen neo-nazizmi Rusya, Çin gibi ülkelere karşı kullanmayı hedefliyor. Bunun için de her türlü algı yönetimini kullanan emperyalistler gizli servisler aracılığıyla büyük bir karalama kampanyası yürütmekte.

Comments are closed.

0 %