Gündem

AKP ve Yargı Reformu

Ömer Faruk Eminağaoğlu

AKP iktidara geldiğinde kuşkusuz yargı alanı sorunlu idi.

AKP, yargı reformu yapıyorum diyerek neredeyse el atmadığı yasa bırakmadı.
Hatta reform adı altında kendi yaptığı bir kısım düzenlemeleri değiştirirken, o değişiklikleri bile yine reform adı altında sundu.

AKP, yargıyı yapboz tahtasına çevirdi. Yargı reformu adı altında düzenleme yaptıkça, yargıdaki sorunlar daha da arttı.

AKP, yargı alanındaki çalışmalarını ilgili çevrelerin görüşüne sunmadan, gizlilik taşıyan düzenlemelermiş gibi, hep son anda ortaya çıkararak TBMM’ye sunma yoluna gitti.

Bu metinlerde bir değişiklik yapılmasını da TBMM’deki sayısal gücüne dayanarak engelledi.

Sonuçta AKP reform adı altında düzenleme yaptıkça, yargı ve hukuk alanı, adalete göre değil, AKP’nin beklentilerine göre biçimlendi.

Ülkemizde hukuk devleti ve yargı bağımsızlığını en güvenceli kılan anayasa 1961 Anayasası oldu.

Hemen on yıl sonrasındaki 12 Mart darbesinde Anayasa’da yapılan değişikliklerle bu konulardaki güvenceler bir adım geriye, 12 Eylül darbe Anayasası ile bir adım daha geriye, 2010 Anayasa değişikliğinde bir adım daha geriye ve 2017 Anayasa değişikliğinde de bir adım daha geriye götürülerek, yargı bugünkü durumunun içine itildi.

AKP iktidara gelince 2010 Anayasa değişikliği öncesinde bile, gerek yasa değişiklikleri gerek ise hükümet olarak yaptığı uygulamalarıyla yargı bağımsızlığını iktidara geldiği 2002 yılındaki durumdan daha da geriye götürmüş idi.

İktidarı döneminde devlet organlarını tanıyan, zaman içinde iktidar gücünün nerelere nasıl nüfuz edebileceğini ve dolayısıyla yargı erki üzerinden de yaptığı işlemlerle sonuç alabileceğini gören AKP; etki altında tutacağı bir yargı için Anayasa değişikliği gerektiğini görünce, Anayasa’nın yargı bölümünde önce 2010 ve sonrasında 2017 yılında değişiklikler yapılması yoluna gitti.
Gerek yasalarla, gerekse artık istediği gibi anayasal temellerini de yarattığı bu düzenlemelere dayanarak, her istediği yasayı çıkartarak, amaçladığı sonuçları da önemli ölçüde elde etti.

Bu durum hak ve özgürlükler alanındaki sorunların olabildiğince de artmasına yol açtı. Bu nedenle, AKP’nin yargı reformu dediği düzenlemeler hiçbir zaman yargıdaki sorunları çözmedi. Yargı, hukuk, adalet, mülkün yani ülkenin temeli olmaktan çıkartılarak, AKP’nin gücü, silahı haline getirildi.

AKP dönemi Anayasa değişiklikleri nedeniyle artık Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) üye yapısını bütünüyle iktidar belirliyor.

Danıştay üyelerinin dörtte üçünü böyle bir yapıdaki HSK’nın, kalan dörtte birini partili Cumhurbaşkanı’nın, yine Yargıtay üyelerinin tamamını böyle bir yapıdaki HSK’nın seçtiği gözetilince, yüksek yargının tamamı, hukuka göre değil, iktidarın hukuk anlayışına, iktidara göre biçimleniyor. Böyle bir yapıdaki HSK, yerel mahkemeler ve bölge mahkemeleri için güvence olmak ve iktidarın bu yerlere etki etmesini engellemek yerine, adeta yerel ve bölge mahkemelerini iktidarın beklentilerine göre de yönetiyor. İktidar, yargının tüm alanlarına nüfuz edebilmek için baroları bile biçimlendirmekten, vesayet altında yargıç ve savcı örgütleri bile kurdurtmaktan geri durmuyor.

2010 ve 2017 Anayasa değişiklikleri ile artık erkler ayrılığının içi tamamen boşaltılınca zaten gerçek bir yargı bağımsızlığından söz edebilmek hiç olanaklı değil. AKP, hukuk ve demokrasi ile çatışan yapısı nedeniyle, kendi amaçlarına ulaşabilmek için, yargıyı bir silah olarak gördü. Bu nedenle yargı bağımsızlığını yok ederek, yargıyı istediği zaman, istediği alanda bir dipçik gibi kullandı. Amaçladığı bu işlemleri yargı üzerinden gerçekleştirdiğinde, yargı kararlarının bağlayıcı olması karşısında siyasi sorumluluk almadan ve siyaseten bedel de ödemeden adım adım yoluna devam etti. Böylece amaçladığı çok önemli sonuçları bu yolla elde etti.

Bu kararlar nedeniyle, özellikle muhalif kesim üzerinde yaratılan hukuksuzluklara bağlı ortaya çıkan sonuçlar karşısında, bu sonuçlar ne kadar tartışılırsa tartışılsın, şimdiye kadar çok ciddi bir siyasi bedel ödemedi. İşte yargıyı bağımlı hale getirip, amaçladıklarını yargı üzerinden gerçekleştirdiğinde siyasi bedel ödemediğini görünce de, her geçen gün gerek duyduğu adımlar için reform adı altında böyle paketlerle ortaya çıktı. Bu düzenlemelerin yanında, masumane bir kaç madde ekleyerek hep yaptıklarını gölgeledi. Artık darbeler için, topa, tanka, tüfeğe gerek kalmadı. Bağımsızlığı elinden alınmış bir yargı üzerinden, tank ile top ile tüfek ile yapılabilecek işlemler eksiksiz olarak gerçekleştirildi.

Yargı reformunu amaçlayan bir iktidarın öncelikli hedefi, Anayasa’nın yargı bölümünün değiştirilmesi olmalı. Reform diyen iktidarın ağzından böyle bir söz asla çıkmadı. O halde açıklanacak paket yine reform niteliğinde bir paket değil.

İnsan hakları ve yargı alanında reform yapılabilmesi için OHAL döneminde çıkarılan 37 adet OHAL KHK’sı ile yapılan düzenlemelerin bütünüyle mevzuattan ayıklanması gerekli. OHAL KHK’ları yoluyla, OHAL süresi ile sınırlı olarak ve OHAL’in gerekli kıldığı konularda düzenleme yapmak olanaklı.

AKP ise, OHAL ile ilgili olsun veya olmasın, her alanda, her konuda, bu KHK’larla neredeyse değişiklik yapmadığı yasa bırakmadı. OHAL sona ermesine rağmen, bu OHAL KHK’ları ile yasalarda yapılmış olunan değişiklikler ve düzenlemeler hala yürürlükte. Böylece OHAL adeta süresiz hale geldi. Eğer amaç insan hakları alanında, hukuk alanında bir reform ise, insan haklarını ve hukuku OHAL’e göre biçimlendiren bu düzenlemelerin mevzuattan ayıklanarak yürürlükten kaldırılması gerekli. Ancak bakıldığında iktidarın ağzından bu yolda hiç bir söz çıkmadı. Reform söylemlerinin gerçekçi olmadığı bu açıdan bile bakılınca oldukça açık.

Bir devlet, kuşkusuz bir hukuk düzeni demek. AKP, iktidara geldiğinde, AB’ye uyum süreci adı altında, bu söylemleri kullanarak ve sömürerek, bir çok yasayı değiştirdi. Cumhuriyet döneminin hukuk devrimleri kapsamındaki çok önemli temel yasalarını değiştirdi. Temel yasalar, anayasalar kadar kalıcı, üzerinde çok çalışılan, büyük hazırlıklar sonrası çıkarılan, her maddesi bir diğerine bağlı olan yasalar iken, AKP bir çırpıda bu yasaları değiştirdi.
Bu yasaları değiştirirken, önceki yasalardaki kuramları gözetmeden, yeni yasaları tamamen farklı kuramsal temele dayanarak çıkardı. Böylece geçmişteki farklı kuramsal temeldeki seksen yıllık yargı içtihadları, seksen yıllık yargı birikiminin tamamını bir çırpıda silip attı. Adeta Cumhuriyet hukuk pratiğini, birikimini yok etti.

AB söylemini kullanınca, ne tür itirazlar yapılırsa yapılsın, kimse onu yolundan döndüremedi. Sosyal yapıyla, sistemle, anayasayla uyumuna bile bakmadan, tartıştırmadan, sanki yeni bir devlet kuruyormuşçasına yepyeni hukuk kurumları getirerek, yeni bir yapı oluşturma şeklinde adımlar attı. Yargı alanında getirdiği yeni hukuk kurumları ile yargıyı rant alanına da çevirdi. Reform adı takılan bu yasalardaki uygulamaya konuldukça sorunlar daha da katlandı.

AKP, bu yasalar içine çağdaş demokrasiyle, hukukun üstünlüğü ile bağdaşmayan kendi ajandasındaki bir çok konuyu da ekleyerek, rahatlıkla yürürlüğe sokmayı sağladı. Reform adı altında böyle yapılan temel yasalar veya diğer yasalar, uygulamalarda olmadık sorunlar yarattığı için, her yıl sürekli değişiklikler yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Kervan yolda düzülür hesabı sürekli değişiklikler yapıldığı için de, artık halkta uygulayıcılarda yürürlükteki yasaları takip edemez oldu. Bu yasaları uygulayacak yüksek, bu yasaların uygulanmasını denetleyip uygulama birliği sağlayacak yüksek yargıyı sanki yeni devlet kuruyormuşçasına tamamen yeni baştan yapılandırdı.

İktidara geldikten sonra AB söylemlerinin gereği diye aşırı sayıda kadrolar yaratarak, FETÖ söylemleri ile olur olmaz ihraçlar yaparak, yargıç ve savcıların neredeyse şu an beşte dördü AKP döneminde denetimsiz yöntemler kullanılarak alınan yargıç ve savcılardan oluştu. AKP’nin yaptığı bu düzenleme ve işlemlerin zaman içinde uygulamada ortaya çıkan sonuçlarına da bakılınca, çağın gerekleri ile, evrensel hukukla hatta AB uyum raporları ile ilgisi olmadığı, reform adı altında dayatılan bu düzenlemelerle, bir yandan AKP’nin kendisini meşruiyet içinde gösterirken diğer yandan da Cumhuriyet hukukunu tasfiye ettiği, adeta istediği kuralsız ve de kendisine dokunamayacak yeni bir hukuk düzeni getirip, böyle bir hukuk düzenine dayalı bir devlet kurarcasına da, kendi parti devletini adım adım kurduğu görüldü. Yargı erki dışında, yasama ve yürütme erkinin durumunu zaten ifade etmeye gerek bulunmuyor.

İşte içeriği ve sonuçları ne olursa olsun, reform adını taktığı yeni düzenlemelerle, AKP yargı alanındaki adımlarını istediği gibi atarak ilerlemeye devam ediyor.

Comments are closed.

0 %